43. Bölüm

671 111 95
                                    

Merhaba, Nasılsınız?

Geçen bölümde sınırı aşamadık ama size kıyamadığım için bu hafta da bölüm attım. Ancak bu sefer yorum sayısı 80 olmazsa bölüm gelmeyecek. Kitabın finaline bu kadar az kalmışken beni üzmeyin ve lütfen bol bol yorum yapın. Hepinizi seviyorum, keyifli okumalar 🖤

🌠

Sabahın ilk ışıkları kalenin duvarlarını usulca aşarken ve Koruyucuların tanıdık sesleri Mestra'yı sararken uyandım. Yemekhanede diğerlerine katıldım, babama eğitim alanlarını dolaşırken eşlik ettim ve öğleye yakın bir vakitte Henry Mestra'dan ayrılırken onun peşine takıldım.

Ona Kedalion'un dükkanına gitmem gerektiğini söylediğimde sorgusuz sualsiz arabasına binmemi işaret etti. Yol boyunca ya Nerissa'nın geniş haber ağından ya da Mestra'nın yeni halinden söz ettik. Özellikle Nerissa'nın iletişim kurduğu insanlara dair sorular soruyordu ve sorduğu sorulardan anladığım kadarıyla ağabeyim kıskançlığını bastırmak için epey uğraş veriyordu. 'Sen onlardan birini tanıyor musun? Aralarında nasıl bir ilişki var? Ne sıklıkla görüşüyorlar? Cinsiyetleri, şekilleri, türleri ne?' tarzında onlarca soru sordu ve ben de sabırla hepsine cevap verdim. Genellikle de cevabım hep aynıydı: bilmiyorum.

Kedalion'un dükkanının önünde durduğu anda kaçarcasına arabadan çıktım ve arkamdan homurdanmasına rağmen de ona bakmadım. Ares çoktan gelmişti, Kedalion uykusuz gibi görünüyordu ve kılıcım hazırdı.

Kılıcı ilk gördüğümde hissettiklerimi ömrüm boyunca unutmayacaktım çünkü elime aldığım anda şimşeğin cızırtısını, ateşin yakıcılığını, havanın uğultusunu, suyun akıcılığını ve toprağın güvenilirliğini aynı anda hissettim. Her biri kılıcın parmakları misali benim elime tutundu.

Kabzasına kazınan, omzumun biraz altında tıpatıp aynısını taşıdığım şekil parladı ve aynı anda omzumdan da ışık saçıldı. Daha denemeden bu kılıcın birçok ölüme sebep olacağını hissettim.

Kılıcı kınına koyarken parlaklığını yitirdi. Ares'in de Kedalion'un da meraklı bakışları kılıcı hedef alıyordu. Oradan ayrılmadan önce Kedalion'a defalarca kez teşekkür ettim ve ödeme konusunu sordum. Tilda'nın yeterli miktarda ödeme yaptığını söylediğinde ses çıkarmadım ancak Tilda'ya bu kez biraz daha fazla ücret ödemesini hatırlatacaktım.

Ares'in arabasındaki yerimizi aldığımızda kılıcı sıkı sıkı tutuyordum. Araba çalışıp bizi şehrin içine doğru taşırken dahi sessizliğimi korudum. Rüyamın etkisiyle tuhaf hissediyordum. Söylemeli miydim? Ne diyecektim, seni hatırladım ve artık her şeyi biliyorum mu? En başından beri benim kim olduğumu biliyor muydun diye mi soracaktım? Neden bana anlatmadığını mı sorgulayacaktım?

Onun yerine hiç beklemediğim bir şey söyledim ve bu ikimizi de şoka soktu. Durup dururken, öylece yolda ilerlerken, trafiğin ortasında söylemiştim ve sanırım bu ilk söyleyişimdi. Söylediğimde bir şeylerin değişeceğini biliyordum ancak açıkçası kazanın eşiğinden döneceğimizi de tahmin etmemiştim.

"Seni seviyorum."

Gözleri ardına kadar açılan kurt lider arabanın hakimiyetini kaybetti. Araba sarsılıyor, sağa sola gidiyor ve korna sesleri havada uçuşuyordu. Bir başka arabaya çarpmaktan son anda kurtulduğumuzda diğerini de zorlukla solladı ve bir anda yolun ortasında durdu.

Arkamızda sıralanan arabaların korna sesleri kulaklarımızda yankılanırken Ares şaşkın şaşkın bana doğru baktı. Aynı bakışın kendi suratımda da olduğunu anlamak için aynaya ihtiyacım yoktu.

Avery: Metanoia Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin