38. Bölüm

982 117 49
                                    

Merhaba,

Bölümü okurken yorum yapmayı unutmayın, yorumlarınızı okumayı çok seviyorum. Keyifli okumalar 🖤

Bölüm Şarkıları:
Conan Gray - Family Line
Nessa Barrett - Die First

🌠

Ağaçlardan kopan yapraklar rüzgârın aracılığıyla etrafta uçuşuyordu. Kuvvetli bir rüzgârın ortasında kalakalmış gibi görünen Tilda’nın nefesinin tıkandığını bildiğimden, belki de onun soramayacağını düşündüğümden ilk soruyu ben dile getirdim. Bir başkası bunu yapacakmış gibi görünmüyordu. “Sen Özgürlük Savaşçıları’nın bir üyesi misin?”

Roger gözlerini Tilda’dan uzak tutmaya çalıştığını gösterircesine bana bakıyordu. “Evet, çocukluğumdan bu yana Özgürlük Savaşçıları’nın arasındayım.”

“Ve bize bunu söyleme ihtiyacı duymadın mı?” Ona doğru bir adım attığımda hem onun hem de Myron’un bedeni kaskatı kesildi. “Seni aramıza bilgi toplaman için gönderdiler. Bizden öğrendiklerini koşup onlara anlattın.”

Myron yayını sıkıca kavrarken Ares’in ağaçlık alandan çıktığını göz ucuyla gördüm. Talos ise ağacın dalından kıpırdamamıştı bile, doldurulmuş hayvanlar gibi öylece bize bakıyordu. “Son Avery hakkında yeterli bilgiye sahip olmalıydık. Böylece yaklaşan savaşa en iyi şekilde hazırlanabilecektik. Senin yanına yaklaşabilmek için bir yol arıyorduk ve şans eseri bir toprak bükücü eğitmeni aradığın kulağımıza geldi.” Myron düz bir ifadeyle yüzüme bakıyordu ama Ares yanıma geldiğinde kısa bir an gözleri ona kaydı. “Flair ve Roger’ın arkadaşlığı bizim için avantajdı. Bu şekilde onu sizin yanınıza kolayca yerleştirebilecektik.”

“Benimle görevin için mi yakınlaştın?” Tilda’nın titreyen sesinin sebebini birçok kişi üzüntüden sanabilirdi, onun acıdan dolayı nefessiz kaldığını düşünebilirdi. Ancak ben onun sesini kontrol etmeye çalışmasının altında yatan nedeni biliyordum; saf öfke. “Arkadaşım hakkında öğrendiklerini onlara iletebilesin diye senin için bir aracı mıydım?”

“Hayır!” Roger dehşet içinde ona doğru bir adım attı fakat Tilda gözlerini kıstığında her an ona saldıracak kadar öfkeli olduğunu anlayıp durdu. “Seni kullanmadım. Sana yaklaşmamın sebebi aranıza girmek değildi, senden gerçekten hoşlandım. Ve her şeyi anlatacaktım, doğru zamanı bekliyordum. Ama bugün Lerna Elçilerinin buraya geldiği duyumunu aldığımızda senin beni bu şekilde görme riskini alarak geldim çünkü zarar görmediğinden emin olmak istedim.”

“Burnumuzun dibinde ne yalanlar dönüyormuş.” Ares yan gözle bana bakıp fısıldadığında ona baktım ama bir yanıt veremedim. Herkesin yalanları, sırları ve çözüldüğü takdirde kendisi dahil birçok kişiyi yıkacak olan gizemleri olurdu. Benim vardı, bundan memnun olmasam da. Babamın vardı, bunu kendi isteğiyle gizli tutuyordu. Ares’in vardı, hâlâ benden gizlediği bir şeyler olduğunu seziyordum. 

Ancak Roger’ın yaptığı bizim aramıza gizlice sızıp başkalarına bilgi taşımaktı, sır saklamak değil. Avery türüne ait olmak; ihanetleri, sırları, acıları ve ölümü beraberinde getiriyordu. Bana bir şans tanınsaydı, Avery olmak ister misin diye sorulsaydı sonuçlarının ne denli ağır olduğunu bildiğimden hayır derdim. 

“Bahsettiğin yaratık bir kurgu muydu?” Myron’a ifadesiz bir suratla baktığımda gözlerimiz buluştu. O gün anlattıklarını hatırlıyordum, hiç unutmamıştım. “Benimle iletişim kurmak için uydurduğun bir hikâye miydi?”

“Hayır, Akynothra şu an Nauru’da. Aldığımız sinyalleri takip ediyoruz.” Özgürlük Savaşçıları onun peşindeydi. Bana anlattığı yaratığın Nauru’da olduğunu bulabiliyorsa kendisi ilgilenebilirdi. “Onu bulup yok edeceğiz.” 

Avery: Metanoia Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin