29. Bölüm

1.1K 165 60
                                    

Merhaba! Arayı bu sefer çok açmayayım dedim ve işte yeni bölüm!

Bol bol yorum yapın ki ben de yeni bölümü çabuk yazayım 🌝
Keyifli okumalar 🍀

🌟

Bazı kararları daha vermeden önce bile pişmanlıkla boğuşuruz. O kararın sonucu bizi her zaman memnun etmez ama seçimler de bu yüzden vardır zaten; bir seçim yapar, karar alır ve sonucuna katlanmak zorunda kalırdık. Yanlış veya doğru, sonuçları bizim eserimiz olurdu.

Aldığım karardan pişman olma sürem bir portalı açmam ve içinden geçerek istediğim yere ulaşmam kadar kısa olmuştu. Portalı sadece üç saniye uğraşarak açtığım ve neredeyse beş saniyede karşıya geçtiğim düşünülürse, bu oldukça kısa bir süreydi. Zaten bu kızla ilgili hangi kararı versem pişman oluyordum.

Portal, İsyancıların meskeni olan Faroth'a açıldığında parıltıların arasında gün batımının ağaçların üzerinde bıraktığı manzara belirdi. Bir yanımda Flair, diğer yanımda kolumu tutuşuyla bile tüylerimi diken diken yapan kız ile Faroth'a adım attım. Tilda arkadan omzumu sıktığında sol yanımda dikilen kıza yumruk atma hayalimi hissederek engel olmaya çalıştığını anladım. Onu buraya getirmeyecektim fakat bu kez de aklım Mnestra'da kalacaktı. Bu yüzden onu gözümün önünde tutmaya karar vermiştim.

Portal ardımızdan kapanırken Drake ıslık çalarak etrafa bakmaya koyulmuştu. Tilda telefonunu çıkarıp saati kontrol etti. "Tam vaktinde. Konuştuğumuz gibi, gün batımında buradayız. İşte, Fergus buraya doğru geliyor."

Flair derin bir nefes alırken gerginliğini saklamaya çalışırcasına sabit duruyordu. Buraya gelme nedenimiz Flair'ın güçlerinin ortaya çıkmış olmasıydı. Yalnızca Flair ve ben gelecektik ama Drake de güçleri hakkında bilgi edinmek istediğini söylemişti. Sonra Antares'i de yanımdan ayırmamaya karar verdiğimi öğrenen Tilda da kendi deyimiyle yedek destek olarak peşimize takılmıştı. Böylece birlikte buraya, İsyancıların yanına gelmiştik.

"Fergus hemen bana burayı gezdir." diye hayranlıkla konuşan Drake etrafında döndü. "İsyancılara liderlik yaptığına hâlâ inanamıyorum."

Fergus bize doğru yaklaşırken gözlerini kısarak homurdandı. "Öncülük etmek. Hemen beni germeseniz nasıl olur?"

Onunla birlikte bize yaklaşan David'in turuncu saçları güneşin son ışıklarıyla parlıyordu. Yanında ise burada tanıştığım Lucy vardı. Gri saçları omuzlarına inmişti. Ağaçların arasından bana ulaşan konuşma sesleri ve burnuma dolan ferah koku birbirine karışıyordu.

Flair gergin bir şekilde gülümsedi. "Burası hatırladığım kadar büyüleyici."

"Evet, evet." dedi geçiştirircesine Fergus. Çünkü gözleri yanımdaki kızdaydı. "Her şeyi anladım ama bu kız kim? Onu ilk defa görüyorum."

Elimi havada sallayarak "Bize saldıranlardan biri." dedim ve şaşkın bakışlara aldırmadan yürümeye başladım. "Kendinde değilmiş, oyuna gelmiş, ölüm tehlikesi varmış... Bla bla, her neyse. Richard nerede?"

Sessizliği peşimden gelen adım sesleri bozdu. Rahat tavrıma şaşırmışlardı ama sürekli aynı şeyleri tekrarlayınca onlara inanmaya başlamıyordum sonuçta. Bu kız hâlâ şüphemi en çok hak eden kişiydi. Söylediği tek kelimeye inanmamakla birlikte, hemen yan odamda uyuduğu zamanlarda kapıma girememesi için büyü yapmama rağmen yastığımın altına hançerimi koyuyor onunla da yetinmeyip zemini elektrikle kaplıyordum. Benim için tamamen tehdit unsuruydu.

"Göl kenarındaki çardaklardan birinde oturuyor." diye yanıt verdi gecikmeli de olsa. Fergus yan gözle kıza bakarak bana yetişmişti. "Geleceğinizden haberdar. Bu kızın Faroth'u görmesi güvenli mi?"

Avery: Metanoia Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin