Merhaba,
Bölümü okurken satır aralarına yorum yapmayı unutmayın lütfen. Keyifli okumalar.
Bölüm şarkıları;
Imagine Dragons- Whatever It Takes
Carla Morrison- Disfruto🌠
Çaresizlik insanın vücuduna yerleşen en öldürücü virüstür. Hem bedenini hem zihnini hem de ruhunu çökertir insanın. Çözümlere ulaşmak için çabaladıkça yorgun düşen beden yere yıkılır, hastalıkla savaşamayan zihin yenilgiyi kabullenir ve karanlığa direnemeyen ruh acıya teslim olur. Çözüm çaresizliğe karşı savaşmaktır ama her savaş başarıyı getirmez. Çoğu zaman çaresizlik galip gelir.
Ares kendi içinde çaresizlikle savaşmamıştı bile. En başından beri bu savaşın galibinin kim çıkacağını biliyordu. Zorunlulukların elini kolunu bağladığının farkındaydı.
Bir saat önceki kalabalıktan eser kalmamıştı. Ares kendisine ait çadırda bulunan masaya eğilmiş son beş dakikadır solmuş kâğıda bir şeyler yazıyordu. En sonunda alt kısma imza attığını gördüm oturduğum koltuktan. Sessizdi. Beni endişelendirecek kadar sessizdi ve hiç tepki göstermiyordu. Sanki sürgün edilmemişti de bir tatile çıkıyordu.
Kâğıdı rulo haline getirip masanın üzerindeki iple etrafını bağladı ve ipin ucunu bir mum yardımıyla mühürledi. Bana bakarak derin bir nefes aldı. “Gidebiliriz.”
Rahat koltuktan ayrılıp ayağa kalktığımda çadırın çıkışına ilerledi. Onun peşinden çadırdan çıkarken son kez arkama baktım, o bakmadı. “Hiçbir şey almak istemediğine emin misin? Eşyaların burada mı kalacak?”
“İhtiyacım yok, kalabilirler.” Elimi tutup beni yanına çekti ve birlikte yürümeye başladık. Etrafa bakındım ama tanıdık bir yüz göremedim. Ares yalnızca önüne bakıyordu, sanki çevreye baksa buradan ayrılamayacaktı. Onun için bu durumun ne kadar zor olduğunu biliyordum ve elimden onu hayatta tutmak dışında bir şey gelmiyordu. İçimde gittikçe büyüyen sıkıntıyı hissetmiş gibi bana bakıp gülümsedi. “İkimizin de artık gidebilecek pek yeri kalmadı. Sığınacağımız yerler azalıyor.”
“Sığınacak bir yere ihtiyacımız yok.” Bileğimin iç kısmında bir yanma hissi oluştu. Bir süre bu hissi yaşayacağımızı düşünüyorduk çünkü lanet yeni yapılmıştı. “Sığınacağımız kimseye ihtiyacımız yok, birbirimize yeteriz.”
Yanıt vermedi ancak bakışlarında bir şeyler çözüldü. Zorlukların attığı düğüm açılmış gibi baktı. Reignon'un asla söndüğünü görmediğim büyük ateşinin önünde ellerini ceplerine atmış dalgınca alevlerin dansını izleyen Henry geldiğimizi duymuş olmalıydı ama bize dönmedi. Yanında durduğumuzda Ares elindeki rulo kâğıdı ona uzattı ve sonunda bakışları bizi buldu.
“Ben dönene kadar liderliği üstlenecek kişiyi belirttim.” Ares’in elimi tutan parmakları kasıldı ve bakışları alevlere indi. “Öldürdüğüm kişilerin ailelerine yapılacak yardımlar da içinde yazıyor. Sürgün hayatım bitene kadar Reignon’a iyi bak.”
Henry dalgın bir şekilde başını salladı. “Nereye gideceksin?”
Ares sorarcasına bana baktı. Benim istediğim yere gideceğimizi anladım. Karar verme işini tamamen bana bırakmıştı. “Birkaç işimiz var. Onları hallettikten sonra Nauru’ya gideceğiz.” dediğimde Henry şaşkınca bana bakarken Ares’in de kaşları havalandı. “Gitmeden önce tekrar konuşuruz ama fırsat bulamazsak diye söylemek istiyorum, herkesten çok kendini düşün ve zarar göreceğin bir şey yapma.” Henry’nin çatılan kaşlarına aldırmadan Ares’in elini bırakıp ona sarıldım. “Hiçbir şey senden önemli değil, unutma olur mu?”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avery: Metanoia
Fantasy- Avery serisinin ikinci kitabıdır. °Tamamlandı. Karanlıktan kurtulmak için önce ona teslim olmalısın. & Düzen değişiyor, bilinenler usulca bilinmezliğe yelken açıyor. Gecenin karanlığı artık gündüzlere de hükmetmeye başlarken ölümler zamana yayılı...