Herkese selam! Nasılsınız? Ben bu aralar çok yoğunum ve bu yoğunluk hazirana kadar da sürecek gibi görünüyor. Sık bölüm gelmemesinin nedeni de bu, yazmaya vaktim olmuyor.
Bölümü okurken yorum yapmayı unutanlar için minik bir uyarı bırakıyorum, yorum yapmayı unutmayın dkxhskgz. Artık bölüme geçebilirsiniz, keyifli okumalar!
🌠
Gerçek sevgi her şeyin üstesinden gelir, derdi annem. Savaşları kazanmanın, kötülüğü yenmenin, doğru ve yanlışı birbirinden ayırmanın yolu her zaman gerçek sevgiden geçerdi ona göre. O, kalbinde bitmek tükenmek bilmeyen sevgisini insanlara aşılamaktan yorulmayan bir kadındı.
Bu sözleri bana anlamsız gelirdi, çoğunlukla söylediklerini anlamazdım ama kalbimde onun sevgisinden bir parça taşıdığımı bilirdim. Sevginin kimi zaman kurtarıcı kimi zaman da iyileştirici bir yönü olduğunu düşünürdü. Benim için ise sevgi, yalnızca sevgiydi işte. Birisini ya severdin ya da sevmezdin.
Sevginin renkleri, tonları, katları olmazdı bana göre. Herkesi eşit şekilde severdin ve bu seviye asla boyut değiştirmeyen tekdüze bir şeydi. Birisini seversen bunun seviyesinin hep aynı kalacağını, değişmeyeceğini düşünürdüm.
Bu düşünceler Ares'i tanımamla evrim geçirmiş, bambaşka bir boyuta ulaşmıştı.
Sevgi, tekdüzelikten uzaktı. Tonları vardı, katları ve seviyeleri. Ares'e olan sevgim sürekli boyut değiştiriyordu. Mümkün olmadığını düşündüğüm bir şekilde, sürekli artıyor, derinleşiyor ve bazen kalbime bile sığmayacağını düşündürecek seviyeye ulaşıyordu.
Annemin bugünlerimde yanımda olmasını, ona Ares'e duyduğum sınırsız sevgiyi anlatmayı çok isterdim. Çünkü annem bana sevginin ne olduğunu öğreten, Ares ise bunun gerçekliğini kanıtlayan kişiydi.
Reignon'da, Ares'e ait büyük çadırın içinde geniş bir yatak, iki koltuk ve de küçük bir dolap vardı. Burada kaldığı zamanlarda yaşamak için oldukça uygun bir ortama sahipti.
Carrie'nin getirdiği bir kabın içindeki suyu yatağın üzerine dikkatle koydum ve elimdeki nemli bez parçasını dikkatle Ares'in kanlı suratına yaklaştırdım. Kafasını eğerek bana yardımcı olduğunda önce patlamış dudağından akan kanı sildim. Ardından kaşından akıp çenesine doğru bir yol çizen, Victor'dan sıçrayıp boynuna ve yanaklarına bulaşan kanları temizledim. En fazla on dakika sonra yaraları iyileşecekti, bunun getirdiği rahatlıkla endişemi bastırdım.
Elmacık kemiğinin üzerindeki kanı sildiğim sırada gözlerini kırpmadan beni izliyordu. Yüzündeki kanlar temizlendiğinde bezi yavaşça suyun içine bastırdım. Kanlar suya karışırken bezi yeniden alıp fazlalık suyu sıkarak Ares'e döndüm.
Göğsündeki pençe izinin şimdiden kapanmaya başladığını gördüğümde rahat bir nefes verdim. Göğsünden karnına akan kanları silerken bana biraz daha yaklaşıp çenesini başımın üzerine yasladı. Kollarını omuzlarıma sardığında göğsündeki kesiğe değmemek için kendimi geriye çekmeye çalıştım. "Ne yapıyorsun aptal?"
Gülüş sesi kulağıma doldu. Kollarından kurtulmak için hareket etmeye devam ederken beni daha sıkı sarıp kendine çekti. "Sarılıyorum." Sıradan bir şeyden bahseder gibi düz sesiyle konuşmuştu. "Üşüdüm, sarıl ve ısıt beni."
Kafamı geriye çektiğimde yüz yüze geldik. Gözlerimi devirerek kollarından kurtulma çabamı sürdürdüm. "Bu yalana inanmamı mı bekliyorsun?" Kurtadamların vücut ısılarının bizden daha yüksek seviyede olduğunu biliyordum, açıkçası Ares'in şimdiye dek üşüdüğünü bile görmemiştim. Dudakları kıvrıldığında onu ittim. "Şu kan lekelerini temizlememiz lazım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avery: Metanoia
Fantasy- Avery serisinin ikinci kitabıdır. °Tamamlandı. Karanlıktan kurtulmak için önce ona teslim olmalısın. & Düzen değişiyor, bilinenler usulca bilinmezliğe yelken açıyor. Gecenin karanlığı artık gündüzlere de hükmetmeye başlarken ölümler zamana yayılı...