8. Bölüm

6.1K 620 184
                                    

Bu bölüm, neredeyse şimdiye kadarki yayınladığım en uzun bölümlerden biri oldu. En sona bıraktığım açıklamayı da okuyup fikirlerinizi belirtin!

İyi okumalar 🍂

---

Çantamı alarak son kez arkama göz attım. Faroth ormanının merkezine yakındım. Ağaçlar, göğe yükseliyor ve ormanın içine ışığın daha az girmesine neden olarak loş bir hale bürüyordu. Yanımda duran Fergus'a döndüğümde onun da beni izlediğini gördüm.

"Yardıma ihtiyacım olduğunda kime gideceğim şimdi?" diye alayla sorduğumda duygusal tavrını bir kenara bırakıp kahkaha attı. "Mümkünse ben yokken ölmemeye çalış ve Perla'yı kontrol etmeyi unutma."

İki gün önce, bariyerin oluştuğunu izlemiş ve buraya dönmüştük. Yorgun olduğum için yatıp uyumuştum ve neredeyse koca bir günü uyuyarak geçirmiştim. Richard, ilk defa gücümü bu kadar yoğun kullandığım için yorgun hissettiğimi söylemişti. Bir dahakine çok daha iyi durumda olacaktım.

Fergus ile birbirimize sarıldık. Yeterince ertelediğim ve bunun için bahaneler ürettiğim günler son bulmuştu. Mnestra'ya dönüyordum. Fergus duygusal bir şekilde "Keith'e söyle, Drake ve Flair'ı o eğitsin." diyerek burnunu çekti. "Bir sorun çıkarsa da hemen bana haber verin, olur mu?"

"Tekrar görüşeceğiz Fergus, bu kadar duygusal yaklaşma." diye bıkkınca hayıflandığımda elinin tersiyle koluma hakiki bir darbe indirdi. "Kes sesini, duygusuz Koruyucu. Sen ne anlarsın vedalaşmanın ne olduğunu?!"

"Vedalardan nefret ederim." diyerek Ares'in her buluşmamızın sonunda söylediği cümleyi Fergus'a ilettim. Arkamı dönüp bir portal açtığımda Fergus homurdanıyordu. Ona bakıp gülümsedim. "Görüşmek üzere, İsyancılar'ın yeni lideri."

Portala atlamadan önce onun bağırarak "Öncülük eden kişi!" dediğini duydum.

Mnestra'nın girişinde buldum kendimi. Portalı kapatıp, sanki üzerimde hiçbir etki bırakmamış gibi yürümeye başladım. Dışarıdan göründüğünün aksine küçük bir baş dönmesi vardı ama adımlarımı aksatacak kadar değildi. Batı ormanına yakındım. Önce Ares'i bulmalıydım. Kimsenin yeni düzenini, evlerinin yerini bilmiyordum. Beni yönlendirmesi için Ares'e ihtiyacım vardı. Pekala, biraz da onu görmek istemiştim ama bunun o kadar da önemi yoktu.

Ormanın içine adım attığım anda dışarıya çıkmak için bağıran anılarım bir bir gün yüzüne çıktı. En son geldiğimden bu yana değişen hiçbir şey yok gibiydi. Çünkü Reignon'a yaklaştığım anda birden çevremi saran üç kurt, bana daha önce yaşadığım bir anı anımsatmıştı.

Karşımda duran iri yarı adam dik bakışlarla beni süzerken "Buraya girmenin yasak olduğunu bilmiyor musun?" dediğinde sırt çantamın kulplarını tutarak omuz silktim. "Ares Nobrent için geldim."

Sol yanımda duran, diğerlerine göre daha cılız görünen adam şüpheli bir sesle "Sen kimsin? Neden Ares ile görüşmek istiyorsun?" diye sordu.

Gülmemek için kendimi tutarken ellerimi teslim oluyormuş gibi kaldırdım. "Buraya izinsiz girdiğim için beni liderinize götürmeniz gerekmez mi?"

Karşımdaki adamın dişleri belirginleşirken öfkeyle hırladı. Kısa bir an üzerime atılacağını düşünsem de bu gerçekleşmedi. Diğerlerinin aksine daha sakin bekleyen uzun boylu esmer adam kolumu tuttu. Karşısındaki kurda dik bakışlar atarak "Yabancı haklı, lidere götüreceğiz." dediğinde birkaç saniye yüzüme sinirle bakan kurt yana çekildi.

Avery: Metanoia Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin