31. Bölüm

1.3K 163 71
                                    

Merhaba! Nasılsınız? Ben yine hastayım ama artık alıştınız bence. Bünyem sağ olsun yaz mevsiminde bile hasta olmama sebep oluyor.

Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi yazmayı unutmayın. Görüşmek üzere!

🌟

Pes etmek her zaman çaba harcamaktan daha kolaydı. Ve insanlar kolaylığa öylesine bağlıydı ki karşılarına çıkan her sorunda önce kolay yolu tercih ederdi. Pes etmeyi. Bunun için efor harcanmasına, çabalamaya, acı çekmeye gerek yoktu; tek yapman gereken bırakmaktı.

Diğerlerinin aksine beni asıl zorlayan ise pes etmekti, savaşmak değil. Çabalamaya, sürekli bir şeyler için savaşmaya alışmıştım. Pes etmek benim için kolay yol değildi, zor yoldu.

Karşımda tekrar dizlerinin üzerinde durmuş toprağa parmaklarını bastıran Carrie için ise durum tam tersiydi. Kolay yolu tercih ettiğini bir bağırışla bize duyurdu. "Olmuyor işte! Daha fazla buna devam edemeyeceğim!"

Güneş doğalı yaklaşık bir saat oluyordu ve gecenin serinliği artık hepten Faroth Ormanını terk ediyor gibiydi. İsyancılar yeni yeni uyanıyordu, orman hâlâ sessizdi. Dün gecenin dehşeti burayı henüz terk etmemişti, ağaçların kendi arasındaki fısıltıları bile havaya ve toprağa karışmış dehşeti gölgede bırakamıyordu.

Uyanalı yarım saatten fazla oluyordu ve güne itiraf edemesem de iyi başlamıştım. Çünkü uyandığımda korktuğum gibi yalnız değildim; Ares yanımdaydı. Dünün aksine sakinleşmiştim, sanki bütün endişelerim gözyaşlarımla birlikte bedenimi terk etmişti. Bulutların arasında süzülüyormuşçasına hafiflemiştim.

Çimlerin üzerine oturmuş elimdeki parşömene dün aklıma kazınan kehanetleri karalıyordum. Drake ve Flair hakkında öğrendiklerimizi inceleme görevini bizzat üstlenmiştim. Diğerlerinin de uğraşacağını biliyordum fakat erken uyanmışken hemen işe koyulmaktan kendimi alamamıştım.

Ares ise Carrie'nin eğitimine devam etmesi gerektiğini düşünüyordu. Aylar önce dönüşüm geçirmesine rağmen sadece dolunaylarda zorunluluktan kurt formuna geçebildiğini, diğer zamanlarda bunu başaramadığını öğrendiğimde hak vermiştim. Carrie ne kadar uğraşırsa uğraşsın dönüşemiyordu. Ares tekrar tekrar yeniden denetiyordu ve ben kemiklerinin kırılışına dair çıkan sesin bu sabah kaçıncı kez kulaklarımda çınladığını saymayı bırakmıştım.

Mürekkepli kalemin parşömen üzerindeki cılız sesini bastıran Carrie'nin pes edişine rağmen yeniden ayağa kalkarken bacağından yükselen çıtırtı oldu. Ve uzun sürmeden bir kez daha yere yapıştı. Parşömende siyah bir parıltıyla güneşin altında parlayan satıra bakarken dudaklarımı büzdüm. Yeryüzü ve gökyüzünün kesiştiği yerde bekliyor kaderi. İlk satır buydu, kehanet bununla başlıyordu. Flair'ın gücüne kavuşması için yapmam gerekeni biliyordum ama eminim ki Drake için vereceğimiz uğraş, onunkinin yanında hiç kalacaktı. Flair için işler daha karmaşıktı.

"Yeterince odaklanmıyorsun." Ares dik dik yerdeki kıza baktı. Onun kalkmasına yardımcı olmadı. Hiçbir seferinde olmadı. "Gerçek bir savaşın ortasında sana bu şansı tanımayacaklar." Bir de bu vardı. Ares işlerin daha da karışacağını, bir süre sessizlikle hareket edip sonrasında en beklenmedik anda saldıracaklarını düşünüyordu. Ve bu kez durumun daha kötü olacağını söylemekten çekinmiyordu. "Aklına takılan her ne ise onu bırak ve dönüşmeye odaklan."

Carrie bıkkın bir tavırla "Deniyorum." derken yeniden ayağa kalkmıştı.

Parşömenin üzerinde mürekkepli kalemi gezdirirken "Bir an önce yapılması ve kurtulmanı gerektiren bir sorun gibi görmeyi kes bunu." diye mırıldandım. İkinci satırın kelimeleri de yerini aldı. Neredeyse burnumun değeceği parşömenden gözlerimi alarak kıza baktım. "Bu durumu bir problem olarak görmeyi bırakırsan gerçek bir sorun olmaktan çıkar. Kabullenmen gerekiyor."

Avery: Metanoia Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin