9. Bölüm

6.3K 579 146
                                    

En çok kaçmak istediğiniz, her zaman ilk durağınız olur.

---

Gece yarısı, eve döndüğümde babamın hâlâ uyumamış olduğunu gördüm. Beni beklemişti. Neden bir anda kaybolduğuma ve artık bu tür şeylere karışmamam gerektiğine dair uzun bir nutuk attı. Karşılığında ise sessiz kalmak yerine çantamı alıp çıkmıştım.

Bunu beklemiyor olacak ki şaşkınlıkla verandada durmuş ve öylece arkamdan bakmıştı. Karanlık ve soğuk geceye rağmen umursamadan yürüdüm. Ne taksiye binmek istiyordum ne de birisine haber vermek. Geçen aylar boyunca herkes değişmişti. Bunu bugün çok daha iyi anlamıştım. Fakat asıl değişen babam ve bendim. Babamın eski güçlü halinden eser kalmamıştı. Ben ise daha başına buyruk hareket etmeye başlamıştım.

Eve dönmeden önce Tilda ile aldığımız telefonu çıkarıp saate baktım. İkiyi on altı geçiyordu. Sıkıntılı bir nefes verip telefonu yeniden ceketimin cebine attım. Bu saatte gidecek hiçbir yerim yoktu. Kimseyi de rahatsız edemezdim. Ama babamın da yeniden zorluklarla karşılaşması gerekiyordu ki bu halinden kurtulabilsin. Ve ben bunun için ne gerekiyorsa yapacaktım. Çünkü ona ihtiyacım vardı. Henry'nin de öyle. Bunu anlamak bu kadar mı zordu?

O an yapabileceğim en eğlenceli aktivite boş ve ürkütücü yolda ilerlemek olduğu için, adımlarımı yavaşlattım. Ulaşılacak bir yer olmadığında yürümek ne kadar da anlamsız geliyordu.

Mnestra'nın çıkışına yakın bir yerde olduğum için, etrafta kimse yoktu. Gecenin üzerine sis çökmüş, görüş açımı engellemek ister gibi anayolu tamamen kapatmıştı. Sağ ve sol tarafımda bulunan ağaçlık alanlara sapmadan dümdüz yolda ilerledim.

Karşıdan yaklaşan iki ışık gördüğümde kaşlarım çatıldı. Bunun bir arabanın far lambası olduğunu anlamam uzun sürmedi. Gerginliğimden kurtulmaya çalıştım. Yoldan geçen sıradan birileri olmalıydı. Fakat siyah araba yavaşladığında adımlarım istemsizce durdu. Yolcu tarafındaki cam aşağıya inerken iki genç adam ile karşı karşıya geldim.

"Rahatsız etmek istemezdik ama bir yeri sormamız gerekiyordu. Sanırım kaybolduk." diyerek gülümsedi sürücü koltuğundaki genç, sarışın adam. "Bize Ladda'ya nasıl gideceğimizi tarif edebilir misin?"

Ladda, Mnestra'nın kasabalarından biriydi. Gözlerimi kısarak iki adama dikkatle baktım. İkisi de gözlerini bana dikmiş bakıyordu fakat bilmedikleri bir şey vardı. Ben hâlâ bir Koruyucuydum. Şu an öyle anılmıyor olmam, geçmiş deneyimlerimi ve aldığım eğitimleri silip atmamıştı. Arkamdan yaklaşan birinin varlığını hissettiğimde ayağımı sağa çevirdim. Topraktan gelen gürültüyü, acı dolu bir inleme takip etti.

Arkaya kısa bir bakış attığımda yerde yatan iri bedeni gördüm. Biraz ötesinde parlayan bıçağı fark etmem saniyelerimi almıştı. Onu tamamen asfalta sabitledim ve hareket etmesine engel oldum.

Yolcu koltuğundaki adamı yakasından tutup açık camdan dışarıya çektim ve yola fırlattım. Yüzüne sert bir tekme attığımda burnundan gelen ses kırıldığını belli edercesine boş yolda yankılandı. Sürücü koltuğundaki sarışın arabayı çalıştırdığında gitmesine izin vermeyerek arabanın tekerlerine doğru topraktan birer dikit oluşturdum. Tekerler toprağa saplandığında arabanın kaputuna zıplayıp diğer tarafa indim. Sarışın adam iri gözlerle beni izliyordu. Kapıyı açmaya çalıştığında sırıtarak kapıyı açtım.

Yüzüne sıktığım yumruğu düşünmeden geçirdim. Çenesine gelen yumruğum başını geriye savurduğunda boynundan tutup dışarıya çıkardım. Kapıyı ayağımla kapatıp onu sertçe arabaya ittim. Sırtı arabaya çarparken iri kahve gözleri mümkünmüş gibi daha da irileşti. Boğazına sardığım elimi sıktım hafifçe. "Kim gönderdi sizi?"

Avery: Metanoia Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin