Herkese merhaba! Bir süredir böyle bir bölüm yazmayı planlıyordum ve yazınca da yılbaşı sürprizi olarak paylaşmaya karar verdim.
Bu bölüm kurt liderin bakış açısından yazılmıştır. Bol bol yorum yapmayı unutmayın!
🌠
Ares Nobrent
Gökyüzünün karanlığı altında ışıklar bir belirip bir kayboluyordu. Mnestra şehrinin merkezinde bulunan binalardan ve sokak lambalarından yayılan ışıklar bir kez daha karanlığa gömülü kaldığında etrafın tamamen buz kestiğini tüm hücrelerimde hissettim.
Kar taneleri şehrin üzerine düşüyor, binaları ve yolları beyaza boyuyordu. Kendi etrafımda döndüğümde manzara değişti. Çocukluğumu geçirdiğim büyük evimizin bahçesindeydim. Ağaçlardan dökülen yapraklar bahçede fırtına yüzünden oradan oraya uçuşuyordu. Ve bir ses duyuldu, bir karganın bağırışı. Kulaklarıma ulaşan hıçkırık ve karga sesleri nereye gitmem gerektiğini anlamamı zorlaştırıyordu.
Bahçenin demir parmaklıkla ayrılan bölümünün hemen önündeki toprak kabarmıştı. Bu bir mezardı. Adımlarım beni henüz yeni olduğunu belli eden ıslak toprakla kaplı mezara ulaştırdığında bir kadın sesi duydum. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Ses, toprağın altından geliyordu.
Tanıdık ses göğsümün sıkışmasına neden olurken dizlerimin üzerine çöktüm. Titreyen elim toprağın üzerinde dolaştı. "Anne?"
Karga sesleri giderek artıyor ve hıçkırık seslerini bastırıyordu. Gözlerim karardı ve manzara bir kez daha değişti.
Dizlerimin üzerindeydim ve bir kez daha kaybettiğim noktadaydım. Mestra'nın yıkılmış taş duvarları etrafa saçılmış, kaleden geriye hiçbir şey kalmamıştı. Ellerimin altında yok olan kızın zorlukla nefes alması benim suçumdu. Onu kendi ellerimle yok etmiştim.
Değer verdiğim herkesi kaybediyordum ve tüm suç benimdi. Dokunduğum her şey ölüyordu.
Her seferinde olduğu gibi Aria'nın yok olmasını engellemeye çalıştım ve diğer tüm seferlerde olduğu gibi başarısız bir sonuçla kalakaldım. Dünyanın üzerime çöktüğünü ve her yerin karanlıkta kaldığını fark etmem yine birkaç saniye sürdü.
Ve uyandım. Her kabustan uyandığımda olduğu gibi rahat bir nefes alırken gördüğüm her şeyin aslında gerçekler olduğunu anlamış ve bedenimin boşlukta sallandığını hissetmiştim. Gerçekler mi daha can yakıcıydı yoksa kabuslar mı?
Yatakta doğrulup karanlık odaya boş bakışlarka baktım bir süre. Son aylarda sürekli tekrarlanan bu olayı artık normal bile karşılamaya başlamıştım. Yancy'nin Mestra'ya saldırmasının ve Koruyucuların yok olmasının üzerinden neredeyse üç ay geçmişti. Babamın çocukken Koruyucuları bir kahraman olarak anlattığı hikayeleri düşündükçe şimdi yok olmalarını kabullenemiyordum. Ben bile bu kadar kötü hissediyorsam Elrod'un ve diğerlerinin durumunu hayal dahi edemiyor, etmek de istemiyordum.
Yataktan çıkıp dağılan saçlarımdan elimi geçirdiğim sırada masanın üzerinde, pencereden giren ışık sayesinde parlayan kılıçlar dikkatimi çekti. Bilinçsizce masaya ilerledim. Sandalyeyi çekip oturdum ve parmaklarımı ikili kılıçlarda dolaştırdım.
Onları geçen hafta, Mestra'nın kalıntılarının arasında bulmuştum. Henry oraya gitmeye cesaret edemiyordu. O güne dek bende bu cesareti kendimde bulamamıştım ama o gün, kendimi cezalandırmak istemiş ve Mestra'nın olduğu bölgeye gitmiştim. Uzun bir süre arabadan çıkamamış, ön camdan taş yığınlarını izlemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avery: Metanoia
Fantasy- Avery serisinin ikinci kitabıdır. °Tamamlandı. Karanlıktan kurtulmak için önce ona teslim olmalısın. & Düzen değişiyor, bilinenler usulca bilinmezliğe yelken açıyor. Gecenin karanlığı artık gündüzlere de hükmetmeye başlarken ölümler zamana yayılı...