Akşam saatlerinde, güzel okuyucularla buluşmak gibisi yok.
Biz sizin yorumlarınızı çooook özledik, umarım siz de Deeper'ı özlemişsinizdir.
Keyifli okumalar ♥️Yoongi'nin Anlatımından
'...kapıyı çalın, size açılacak.'Şöminenin yaydığı sıcaklık, çalan hafif müzik ve dışarıda atıştıran kara rağmen soğuk olmayan mekanda geçirdiğimiz ikinci saatti.
Basit, gündelik bir sohbet dönüyordu. Fernando ve Betty nasıl tanıştıklarını anlatırken kısık sesli gülüşleri duyuluyordu ve tam yanımdaki Eun Mi, onlara gülüşleriyle eşlik ediyordu.
Önümde duran kadehe uzandım, kırmızı şarap bizim hediyemizdi ve başarılı bir seçim yapmaktan hoşnut olarak bir iki yudum daha aldım. "Aslında buranın en iyi zamanlarından birine denk gelmişsiniz, kar manzarası Roma'nın her bir köşesine çok yakışır."
"Fark ettim," Eun Mi iç çekerek dışarı baktı ve memnuniyetle gülümseyerek devam etti. "Muhteşem görünüyor." Ona katılmak için kafamı salladım, sohbet kısa bir süreliğine durdu ve bitirilmiş yemeklere dokunmadan içkiler yudumlanmaya devam etti.
Tam zamanıydı, belki de değildi.
Yine de artık bulduklarımızı onların önüne serme vaktiydi.
"Bana sorduğun bilmecenin ikinci cevabı," Sustum ve dikkatleri üstüme yoğunlaşmış ikilide gözlerimi gezdirdim. "Pisagorcu sayılar teorisi ile ilişkili, değil mi?" Fernando'nun yüzünden belli belirsiz bir tebessüm geçerken devam ettim. "4 sayısı cahil insanı, 2 sayısı eğitimli insanı ve 3 sayısı ise ruhsal insanı gösteriyor, ikinci cevap bu. Birinci cevabın kapsayıcısı."
"Aynen öyle," dediğinde memnuniyetle gülümsedim ve Eun Mi'ye baktım. Kafasını olumlu anlamda sallamıştı, devam etmek için dudaklarımı yalarken cümleleri kafamda toplamak için kendime zaman veriyordum.
"Ouroboros, yaşamın ve yaptığınız kilisenin döngüsü," Gözlerim kısıldı, cevaptan emindim ama yine de ufak bir tereddütle devam ettim. "Bunlar tek bir şeye çıkıyor," Bekliyorum der gibi kafasını salladı.
"Simyaya."
"Zaten tüm kapılar gerçeğe çıkmaz mı?" Cevabımdan sonra konuşan Fernando, tüm tereddütlerimi geri plana atmamı sağladığında arkama yaslandım.
Simyacılara göre dört element vardı, simgelediği anlamlar ise birbirinden farklıydı. Döngü, elementler arasında sürüp gidiyordu. Ateşle başlıyordu, döngünün başlangıcı olan element bir yerlerden tanıdıktı.
Mesela bir yetimhanenin alevler arasında kalmasından.
Ateş, yıkıcıydı. Azabı temsil ediyordu, tıpkı yanan onca çocuğun hissedeceği gibi. Daha sonra döngü devam ediyordu. Su elementi, ateşin zıttıydı. Hayat verici, arındırıcı ve onarıcı bu element ateşin tam da karşısındaydı. Bilgeliği, gizliliği temsil ediyordu ve insanları günahlarından arınmaya çağırıyordu.
Bir kiliseye, insanları doğrunun yanına götüreceğine inanılan, onun günahlarını bırakıp çıkabileceği bir ilahi güç merkezine.
Su ve ateş birbirini nötrlüyordu, yanan bir yetimhanenin yok olmuş topraklarına bilgelik geliyordu ve sıra hava elementine geliyordu. Nötr elemente, zihnin temsilcisine.
Tıpkı kiliseye gelen insanların dini öğretilerle olumluya yönelen zihinlerinin günahtan arınması gibi, hava zihnin çeşitli hallerini temsil ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deeper KTH
Fanfiction*Tamamlandı.* Hayatından vazgeçmiş, belki de doğduğu günden beri hiç yaşamamış bir çocuk. Pes etmekten ve vazgeçmekten delicesine nefret eden, oldukça deli bir kız. Bir daha yaşayamayacağını düşünen o çocuğun kapısını, yaşamın kendisi kadar renkli...