Taehyung'un Anlatımından
'Hislerimi kaybettiğim gün'
18.05.2017Zaman geçiyordu, tüm anları ve anıları zihinden kopararak akıyordu.
Hiç geçmeyecek gibi hissettirdiği anlarda bile ihanet etmiyordu, akmaya ve seni de akışta tutmaya devam ediyordu.
Zaman, ihanet etmiyordu.
Güvenebileceğim tek şeyin akrebi takip eden yelkovan ve her akşam batarak geceyi getiren güneş olduğunu öğrendiğim gündü bugün.
Hislerimi kaybettiğim gün.
Kendimi bir ölü olmadığıma ikna edeli uzun bir süre olmamıştı. Hala korkaktım, yaşıyorum demekten ve bunu gerçekten hissetmekten korkuyordum ama seneler sonra, en azından yaşadığımı kabul edebiliyordum.
Yaşamın insanın en büyük laneti olduğunu öğrenmek için hiç uygun bir zamanda değildim.
Hayat da uygun zamanı beklemiyordu zaten, beklenmedik anda gelen darbelere bayılıyordu. Yatağımdan kalkıp, banyoya doğru yönelirken bunu bilmiyordum.
Yüzümü yıkarken, dişimi fırçalarken ve birbirine girmiş saçlarımı düzeltirken. Bilmiyordum ama öğrenecektim, tahmin ettiğimden çok daha yakın bir zamanda.
Temizlediğim dış fırçasını yerine koydum ve telefonumun melodisini duyarak adımlarımı odaya geri döndürdüm. Ekranda yanıp sönen tanıdık isimle elim hemen yeşil imgeye gitmişti.
"Efendim?" Karşıdan gelen yüksek sesle, telefonu kulağımdan biraz uzaklaştırdım. "Hala uyuyor musun sen? Sana erkenden kalkıp buraya gel dememiş miydim?"
"Demiştin," Telefonu omzumla kulağım arasına sıkıştırarak, pantolonumu buldum ve sol ayağımdan geçirdim. "Bu yüzden ben de erken kalktım."
"Öğlen iki erken bir vakit mi Taehyung?" Bıkkın sesine göz devirerek, giydiğim pantolonun fermuarını çektim ve düğmesini ilikledim. "Aynen öyle Eunbi."
"Neyse, seni iyi tanıdığıma şükret," Dışarıdan gelen korna sesiyle, eş zamanlı olarak telefondan gelen ses kulağımı siktiğinde panikle telefonu kulağımdan uzaklaştırdım. "Kapının önündeyim, bu bebeğe bir şey olmasını istemiyorsan beş dakikaya aşağıda ol."
Telefon kapanınca, bulduğum ilk tişörtü üstüme geçirdim ve cüzdanımı cebime tıktım. Sabah dalabildiğim uykular yüzünden hep öğlen uyanıyordum ve bu bazen başıma bela oluyordu.
Odamdan çıkıp, kapıya doğru yürürken yol üzerindeki mutfağıma uğradım ve buzdolabının kapağını açarak, içine göz attım.
Kahvaltı yapacak vaktim olmadığı için elime geçen süt paketini bir iki kere çalkaladım, az kaldığını anlayınca direkt olarak kafama dikip, boş kutuyu çöpe fırlatmıştım.
Pratik kahvaltıdan anladığım maalesef buydu.
Ayakkabılarımı giyerek, kapıyı araladım ve bakışlarım tam evimin önüne park etmiş siyah Mercedes'e yaslanan kızı buldu.
Siyah, son model Mercedes bile güneş vuran gece karası saçların süslediği kız kadar asil görünmüyordu.
"Beni yine beklettin." Ben kapıyı kapatırken, yaslandığı yerden doğruldu ve bana doğru bir iki adım attı. Karşı karşıya geldiğimizde anında elim belini bulmuştu ve bedenlerimiz arasında boşluk bırakmamak adına onu kendime çekmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deeper KTH
Fanfiction*Tamamlandı.* Hayatından vazgeçmiş, belki de doğduğu günden beri hiç yaşamamış bir çocuk. Pes etmekten ve vazgeçmekten delicesine nefret eden, oldukça deli bir kız. Bir daha yaşayamayacağını düşünen o çocuğun kapısını, yaşamın kendisi kadar renkli...