Yoongi'nin Anlatımından
'Doğru olan gerçekten bu muydu?'Buradaki son gecemizde el ele yürüyorduk.
Sabah bineceğimiz uçak için erken uyumamız lazımdı ama bunu bir kenara bırakmıştık. Tıpkı Hyeri ve onunla ilgili her şeyi kapısını kapatıp çıktığımız otel odasında bıraktığımız gibi.
Bu an, sadece bizimdi. Son gecemiz tamamen bize aitti.
En son ne zaman böyle bir an yaşadığımı bile unutmuştum. Beynim devamlı arka planda düşünüyordu, düşünme modunu asla kapatmadığımı ise durmaya karar verdiğimizde anlamıştım. En son ne zaman, Hyeri'nin isminin zihnimden bile geçmediği bir gün yaşamıştım?
Bir ölümün bizi böyle esir almasına izin vermek, gerçekten doğru olan mıydı?
Bilmiyordum, sadece Taehyung çaresizce yanıma geldiğinde yardım etmek istediğimi hissetmiştim. Çünkü ben, onun tuttuğu günlüğün başrolüydüm. Başrol, esas kız öldükten sonra onun intikamı için gelen erkek kardeşine nasıl hayır derdi?
Ben Hyeri'nin hikayesinin esas oğlanı olmakla, kendi hayatımın başrolü olmak arasında kalmıştım ve şimdi görüyordum ki çok yanlış bir yola çıkmıştım.
Üstelik bu yanlış benimle sınırlı değildi, Taehyung da bu yolu yürümüştü. Genç bir oğlan gibi duran bedeninin içinde yüzlerce yıl yaşamış kadar bıkkın bir ruh taşıyan birine, nasıl bu kadar büyük bir sorumluluk yüklenebilirdi?
Senelerdir yapmadığım şeyi şimdi fark ediyordum, ben hiç Hyeri'yi sorgulamamıştım. Çünkü o yitip giden bir hayattı, onu sorgulamak aklımdan bile geçmemişti fakat bir hayat yitebilecekken şimdi hayatı gözlerimin önünde yok olup giden iki kardeş vardı.
Hyeri, Taehyung'a intikamını alma umudu bırakmıştı ama bu umut o genç çocuğun elinden tutup, onu aydınlığa çıkarmıyordu. Sanki gittikçe daha da karanlığa mahkum ediyordu, sonunun zifiri karanlık olduğunu bildiğini bir hayatta onu yaşamak zorunda bırakıyordu.
Hyeri gibi düşünmeye başladığım andan itibaren, içimde ve zihnimde oluşan kargaşanın içine tekrar bir soru sormak istiyordum. Doğru olan gerçekten bu muydu, Hyeri? Taehyung'a bırakman gereken hayat bu muydu? Neden yaşarken yardım istemedin bizden, neden sen yaşarken içinde olmadığımız her şeyin sorumluluğunu intihara meyilli kardeşinin sırtına yükledin?
Kulağa oldukça bencil geliyordu, kaldığımız otele kendi adımızla kayıt yaptırmamazın nedeni bile Hyeri'ydi.
"Küçükken İtalya'yı haritada ilk gördüğümde," Eun Mi'nin sessizliği bölen sesiyle kafamı hafifçe ona doğru çevirdim. Adımlarımız birbiri ile uyumluydu, kalabalık olmayan İtalya sokaklarında geziyorduk. "İçime bu ülkenin benim için çok özel olduğuna dair bir his doğmuştu. Demek ki seni burada ikna edeceğim içinmiş."
"İkna etmek mi?" diye sorarken aynı zamanda da gülüyordum. "Elbette ikna etmek, Min Yoongi. Sen tam olarak benim tarafımdan tavlandın ve bu başarımı göz ardı etmene izin verecek değilim."
Haksız sayılmazdı.
Pervasızca bana yürüyüp duran kıza karşı bir şeyler hissetmek bile komik geliyordu, şimdi ise onunla paylaştığımız bu geceyi zihnimde önemli bir yere koymuştum. "Seni böyle kaygısızca gülerken görmeyi özlemişim, Yoongi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deeper KTH
Fanfiction*Tamamlandı.* Hayatından vazgeçmiş, belki de doğduğu günden beri hiç yaşamamış bir çocuk. Pes etmekten ve vazgeçmekten delicesine nefret eden, oldukça deli bir kız. Bir daha yaşayamayacağını düşünen o çocuğun kapısını, yaşamın kendisi kadar renkli...