Tarihlere dikkat ederek okumanızı öneriyoruz 🌸
"Garip bir tesadüf."
14.08.2018İnsan gerçekten umduğunu değil, bulduğunu yiyordu.
Tezgahta duran Odenglere bakarak hayal kırıklığına uğramamaya çalışıyordum. Tamam, Kore'ye gelirken beklediğim bu değildi ama sonuçta aç değildim.
Züğürt tesellisi dedikleri bu oluyordu herhalde.
"İki tane alabilir miyim?" Önümde duran sarışın çocuk odenglere bakarak konuştuğunda, lokmamı hızla yuttum ve çubuklara sarılı olan odengleri uzattım. "Odeng suyu da ister misin?"
"Yeni mi yapıldı?" Kaşlarımı kaldırdım ve gözleri güneşten dolayı iyice küçülmüş çocuğa baktım. "Odeng alıyorsun, farkında mısın? Korede satılan en ucuz şey bu, taze mi diye de sormazsın herhalde."
"Pardon?" Çocuk kaşlarını iyice çatarak, ters bir tavırla sorduğunda söylediğim şeyin ancak farkına varmıştım. "Kusura bakmayın, burada saatlerdir duruyorum da başıma güneş geçti herhalde. Yeni yapıldı tabi, buyrun."
Elimdeki poşeti çocuğa uzatarak, uzattığı parayı aldım ve üstünü vererek yanımdan uzaklaşmasını izledim. Bazen gerçekten dilim olmasa daha mutlu bir hayat süreceğimi düşünüyordum.
Daha mutlu olmasam da en azından Odeng satıyor olmazdım.
Önümdeki küçük tezgahın arkasına koyduğum tabureye oturarak, umutsuzca odengimi yemeye devam ettim. Kira vakti yaklaşıyordu ve bu atıştırmalıklarla birlikte tezgahı da satsam, yüksek ihtimalle kirayı ödeyemeyecektim.
Bu yüzden eşyalarımla birlikte kaçacaktım, başka bir çarem yoktu.
Yeni ve daha ucuz bir ev arayışlarım hala devam ediyordu. Ödeyemediğim kiralar altında ezilirken belim falan ağrımaya başlamıştı artık, bu hayat beni yoruyordu.
Ben geleceğin aranan yazılım mühendislerinden biriydim, bundan şüphem yoktu ama açlıktan ölmeden önce bahsettiğim gelecek gelse çok iyi olacaktı.
Çalan telefonumla odengin son parçasını da ağzıma atarak, telefonu cebimden çıkardım. Ev sahibimin büyük harflerle yazılmış adını ekranda görmek az kalsın ağlamama neden olacaktı.
Hayır, param olsa senin cırtlak sesini duymaya meraklı mı olurdum? Yok ki ödeyemiyoruz, hiç halden anlamıyordu cidden.
Telefonun sesini kısarak, cebime geri koydum. Evimin kapısını açmak için bir çilingirle beklediği anlar zihnimde canlanıyordu, neyse ki evimde değer edecek hiçbir şey yoktu.
Bilgisayarımı alıp gider diye korkumdan, onu da yanımda getirdiğim için kafam oldukça rahattı.
"İki tane."
Daldığım düşüncelerimi bölen önümde dikilen ve kısa bir süreliğine dünyamı karartan çocuk olmuştu. Sabahtan beri güneşin altında oturduğumdan, bir an yaptığı gölge için ayaklarına kapanıp teşekkür edesim gelmişti.
Tabi ki yapmadım, onun yerine kafamı kaldırdım ve gözlerim kahverengi gözlerle buluştu.
Güneşten dolayı gözüm mü bozulmuştu yoksa gerçekten çocuk parlıyor muydu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deeper KTH
Fanfic*Tamamlandı.* Hayatından vazgeçmiş, belki de doğduğu günden beri hiç yaşamamış bir çocuk. Pes etmekten ve vazgeçmekten delicesine nefret eden, oldukça deli bir kız. Bir daha yaşayamayacağını düşünen o çocuğun kapısını, yaşamın kendisi kadar renkli...