Bölüm 40/ Part 2

6.5K 820 2.2K
                                    

İstediğinizde ne güzel vote atıyorsunuz, şok olduk dolunca. Gece gece elimiz ayağımıza dolaştı, neyse iyi okumalar. Gece diye yorum atmamazlık yapmayın tamam mı? Çok üzülürüz :(((

Lera'nın Anlatımından
'Aşkını yaşatmak istersin; ama o seni öldürür.'

Gerek var mıydı?

Karşımda duran üç taş yığınını izlerken sadece bunu düşünüyordum. Beni ölü gösterenin Jungkook olduğunu söylemeye gerçekten gerek var mıydı?

Saatlerdir sırtım duvara gelecek şekilde yatağıma uzanmış, elimi de kafamın altına yerleştirerek öylece uzanıyordum. İtiraf edeyim, Taehyung'un bana yalan söylediğini öğrendiğim ilk andaki kadar sinirli hissetmiyordum. Vücudumda hissettiğim sinir harbinde ateşkes olmuş, bir anda yükselen o sıcaklık yavaş yavaş derecesini düşürmeye başlamıştı.

Geçen saatler düşünme konusunda bana katkıda bulunuyordu, Taehyung'a daha ılımlı yaklaşabileceğim anlar zihnimde kendine yer edinme konusunda baya ısrarcıydı. Öncelikle bir şeylerin değiştiğinin farkına varmıştım, neticede bana yalan söylediği günün üzerinden aylar geçmişti.

O an kelimeleri bana pek ulaşmamıştı ama belki de gerçekten beni korumak istemişti, Jungkook'un ihaneti yüzünden karşısında ağladığım o ilk an hala zihnimde tazeydi.

Üstünden çokça zaman geçmişti, benimle ilgili bir sürü yeni anı ve bilgi zihninde çoktan yer bulmuştu. Benim gerçeklerle baş edebileceğimi öğrenmiş olmalıydı, bu yüzden belki de bana bir daha böyle yalanlar söylemek zorunda bile kalmazdı.

Yine de, bana devamlı yalanlar söylüyor olma ihtimali de vardı. Belki de her konuda, en basitinden en büyüğüne kadar her gerçeği bana çarpıtarak söylüyordu? Düşüncesi bile korkunçtu, beni fazlaca üzmeye de yetiyordu.

Düşünme Lera, düşünmeyeceksin. Seni üzüyorsa üstünde durmayacaksın.

Evet, durmayacaktım.

Yattığım yatakta sırtüstü döndüm, bu sefer gözlerim beyaz tavanla buluştu. Sabah kustuğum için hala midem bir tuhaftı, ara ara derin nefesler alarak kendimi ferahlatmaya çalışıyordum. Neyse ki yer yatağına şekil veren sünger muhtemelen ortopedikti de, sırtımda ağrı falan yaratmamıştı.

Benim bu yatakla ilgili tek sorunum; uzanırken Taehyung'u görememekti. Onu da aramız düzeldiği ilk an çözecektim, yatağın yerini değiştirmeme kızmayacaklarını umuyordum. Gerçi yemek yemeden önce ellerini suya sok emri veren psikopatlardı ama şansımı deneyecektim. Sonuçta isteyenin bir yüzü kara vermeyenin iki yüzü, diye boşuna dememişlerdi.

Kendimi düşüncelerim eşliğinde bunaltırken kapının açılmasıyla kaşlarımı çattım, istemsizce uzandığım yerden doğrulmuş ve hızla Taehyung'a dönmüştüm. Ne olursa olsun bu odaya biri girdiğinde ona bakmadan yapamıyordum. Kendim için korkuyor muydum ya da onun için endişeleniyor muydum bilmiyorum. Genelde ilk aklıma gelen 'bizi ayırırlar mı?' düşüncesi oluyordu.

İçeriye bu sefer daha önce hiç görmediğim bir erkek girdi. Siyah saçlı, uzun boylu, Kore standartlarına göre biraz zor bulunabilecek vücuda sahip bir erkek. O da buradaki tüm hemcinsleriyle aynı kıyafeti giymişti, üstündeki bol gömleğin sol cebindeki ufak bir fark ise hemen göze çarpıyordu.

Bir hanımeli.

"Merhaba." Görünüşünün aksine ses tonu oldukça yumuşak olan adamın sesini duyar duymaz toparlandım. Burada çok zaman geçirmemiştim fakat bazı şeyleri anlamayacak kadar da aptal değildim. Herkes aynı kıyafeti giyiyor olmasına rağmen kalbimizin üstüne denk gelen çiçeklerde farklılık vardı. Üstelik bu çiçeklerden onlarca görmemiştim, sadece üç farklı çiçek gözüme ilişmişti.

Deeper KTHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin