Lera'nın Anlatımından
'Gece karası, acı dolu izler bırakırken; günışığı merhem olmaya çalışıyordu.'"Bana da yapar mısın bir tane?"
Rahat kıyafetlerim, tepeden sıkıca toplayıp topuz yaptığım saçlarım ve baygın gözlerimle müthiş bir sabaha uyanmıştım. Sabahın köründe odamın kapısı alacaklı gibi çalınmıştı, normalde evin içinde bile dolaşmaya tenezzül etmeyen Taehyung'u kapıda gördüğüm anda bir şeylerin ters gittiğini anlamıştım.
Spor yapacaktık, hem de sabahın köründe! Hiçbir işimiz yokken ve tüm günü bomboş geçirirken, bizi deli sikmiş gibi sabahın ilk saatlerinde kalkıp giyinmiştik ve Taehyung'un iddiasına göre kendimizi savunmayı öğrenecektik. Ben bu saatte ancak rüyamda dövüşebilirdim ama hoca o olduğu için itiraz edememiştim.
Etmiştim de, küçümseyici bir tavırla beni aynanın karşısına geçirip yüzümdeki çiziği gösterdiğinde susmak zorunda kalmıştım. Resmen tek kelime etmeden beni yerin dibine sokmuştu, üstüme toprak atmıştı ve sabahın sekizinde kaldırarak da üstüme gübre dökmüştü. Toprağımdan Lera özlü çiçeklerin fışkıracağını düşünüyorsa çok yanılıyordu, ancak kaktüs falan çıkardı benden.
Tanrım, bir de kendine mutfakta kahve yapıyordu! "Geç kaldın, su kaynamak üzere." Taehyung rahat bir tavırla su ısıtıcısının önünde dikiliyordu. Yoongi masada uyukluyordu, altında eşofman olduğunu görüyordum ve bileğine de Nike işaretli bir bileklik takmıştı. Taehyung'un önünde iki kupa olduğuna göre, biri mikrodalgaya ait olmalıydı. "Nasılsa uyuyor, onun bardağını bana versen?"
"Almayı denesene," Yoongi gözleri kapalı bir şekilde konuştuğunda, hafifçe irkildim ve ona doğru biraz eğildim. "Sinsi mikrodalga, uyuyorum numarası yapıp bizi mi dinliyorsun sen hep!? Biliyordum zaten, her bir halttan da haberin oluyor." diyerek şikayet etmeye başladığımda, kendimi frenleyemeyerek devam ettim. "Ayrıca bana ders verecektin, Eun Mi neyse de bu uyuşuk nereden çıktı? Zaten evden öldürsek çıkmaz, ne gereği var öğrenmesinin?"
"Size göre bir tık daha fazla şey biliyor ama onun da çalışması lazım. Eun Mi ise," Bana döndü ve gözlerini hafifçe kıstı. "Senin kadar beter olmasa da umut vadetmediği için hep beraber çalışacağız." Sağ ol ya, kokoş kızlardan dayak yedikten sonra bunun hiç farkında değildim, güzel oldu hatırlatman.
Yüzüme vurulmasından cidden bıkmıştım, gelen giden bana krem veriyordu. Birinin yanına otursam hemen yüzümdeki ize bakıyordu falan, bu evdeki insanların dayak yemiş bir zavallıya asla saygısı yoktu. Ayrıca bir daha dayak yemiş bir zavallı olmamaya yemin edecek duruma gelmiştim, sadece zavallı olmamaya sabahın köründe başlamamak tercihimdi.
"Neyse, belki Jimin'i dayaktan falan kurtarırım da artı puanım olur." diye mırıldandığımda aklıma gelen kişilikle hemen telefonuma sarılıp sarı civcivimi aradım. O beni koruyamıyor diye kendimi korumayı öğrenecektim ama hala ona ve sarı saçlarına bayılıyordum! Beni korumasa da olurdu zaten, gerekirse ben onu korurdum.
Ama belli ki koruyacağım gün bugün değildi çünkü telefonumu açmamıştı. "Jimin'i mi aradın?" Yoongi'nin hala kapalı olan gözleri dehşete düşmeme neden oluyordu, bu çocuğun gözleri sürekli kapalı olduğu için diğer duyuları mı gelişmişti acaba? "Evet," Yoongi güldü ve tek gözünü açtı. "Bu saatte açmasını bekledin bir de? Yazık."
"Sabah yürüyüşüne çıkıyor diye biliyorum, bir zeki sen değilsin. Kapa gözünü de uyu, uyurken daha katlanılabilir oluyorsun," Beni zerre umursamadan, gözlerini açtı ve bu sefer de kafasını duvara yaslayarak uyuşuk bakışlarını tezgahın arkasında kalan cama dikti. En azından onu rahatsız etmiş olmanın verdiği gururla sırıttım, o arada da su ısıtıcısı ufak bir ses çıkararak çalışmayı durdurmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deeper KTH
Fanfiction*Tamamlandı.* Hayatından vazgeçmiş, belki de doğduğu günden beri hiç yaşamamış bir çocuk. Pes etmekten ve vazgeçmekten delicesine nefret eden, oldukça deli bir kız. Bir daha yaşayamayacağını düşünen o çocuğun kapısını, yaşamın kendisi kadar renkli...