Lera'nın Anlatımından
"Her şey kırılgan. İnsan bir hatırayla hayatta kalabilir mi?"
Au Pan CoupéGözlerim odanın tavanında dolaşırken, vücudumu saran kolların sahibine iyice yaklaştım.
Kalbimde garip bir huzursuzluk, zihnimin içinde de adını koyamadığım bir tatsızlık vardı. Kendimi mecbur hissediyordum, neye mecbur olduğumu bile bilmeden.
Derin bir nefes verdiğimde, vücudumun hareketi ile Taehyung kolumdaki elini aşağı yukarı hareket ettirdi. "Her şey yoluna girecek, merak etme." dediğinde, doğru yolun neresi olduğundan emin bile olmayan ben, rahatlamak yerine daha da huzursuz bir ruh haliyle kafa sallamıştım.
Bizim yollarımız hep uzundu, hep engebeliydi ve hep bizi tuzağa düşürmeye meraklı caniler tarafından hazırlanmıştı. Endişelenmemek mümkün müydü?
Yine de yabancı bir duygu vardı, uzun süredir hissettiğim çaresizliğin yerinde cılız bir umut ışığı yanıyordu. Buna rağmen alev o kadar güçsüzdü ki çevresine ellerimi koyarak sönmesini engellemeye çalışıyor gibiydim.
"Taehyung," dedim, bana bile yabancı gelen sesimle. Dikkatinin bende olduğunu hissediyordum, konuşacak tek kelimem yoktu ama olması gereken buymuş gibi gözlerim kapanırken dudaklarımdan kelimeler döküldü. "Böyle olmak zorunda mı?"
Ve sonra, gözlerim tekrar açıldı.
Yine aynı tavana bakıyordum, yine aynı yatakta yatıyordum ama vücudumu saran kollar yoktu.
Yattığım yerden doğruldum, saç derim sanki kopup gitmek istiyor gibi kaşındığı için tırnaklarımı da saçlarıma geçirdim. Taehyung ile birlikte uyuduğumuz bir sürü akşam vardı ama az önceki an zihnimin herhangi bir yerinde yoktu.
Demek ki sadece bir rüyaydı.
Kızımın yasını tuttuğumuz gün bile birlikte uyumamıza izin vermeyen katillere inat, zihnim Taehyung'un yanında uyuduğum bir an oluşturmuş olabilirdi. Çünkü onu özlemiştim. Yanımda olmadığı her saniye onu özlüyordum.
Her şey yoluna girecek, diye mırıldandım. Rüyamdaki Taehyung'un vaadi yüzümde gerçek bir gülümseme oluşturmuştu, bedenim sanki böyle bir umut istiyor gibi daha canlıydı ve ben yataktan kalkmak için uzun süredir ilk defa heves duyuyordum.
Oturduğum yataktan kalktım ve lavabonun başına geçtim, soğuk suyu yüzüme çarparken birazdan klasik etkinliklerden birine götürüleceğimin bilinciyle hareket ediyordum. Artık buradaki rutinler benim de alışkanlığım haline gelmişti. Onlar gelmeden hazırlanmaya başlıyordum.
Psikolojik şiddet, diye düşündüm. Yaptıkları başından beri tam olarak buydu.
O kadar sistematik halde yapıyorlardı ki bunu, bir zamandan sonra fareler gibi yeraltında yaşadığımız gerçeği geride kalıyordu. Burada yemek yediğimiz, uyuduğumuz, onların saçma törenlerine katıldığımız ve dayak yediğimiz korkunç ama alışıldık bir hayat sahibi oluyorduk.
İnsanoğlu için alışmak, en büyük yenilgiydi. Onlar da bunu çok iyi biliyor olmalıydı.
"En azından Taehyung'u göreceğim," diyerek boynumu sağa ve sola oynattım. O inandığını söyleyip, onların arasına katıldığından beri törenler artık benim için de bir anlam ifade ediyordu. Onu görüyordum, kısıtlı olsa da onunla konuşabiliyordum ve bu ikisi bile tüm o saçmalığa katlanmak için yeterli oluyordu.
Ben tutulan boynumu ovalarken bir iki dakika sonra kapı açıldı. Alarma veya uyarıya ihtiyacım olmadan kalkıp hazırlanmam onları memnun ediyor diye düşünüyordum. Çünkü buraya ne kadar alışırsam, dışarıda başka bir hayatın olduğunu o kadar unuturdum ve kaçınılmaz gibi görünen o korkunç son beni de bulurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deeper KTH
Fanfiction*Tamamlandı.* Hayatından vazgeçmiş, belki de doğduğu günden beri hiç yaşamamış bir çocuk. Pes etmekten ve vazgeçmekten delicesine nefret eden, oldukça deli bir kız. Bir daha yaşayamayacağını düşünen o çocuğun kapısını, yaşamın kendisi kadar renkli...