Lera'nın Anlatımından
'Sadece güzelliklerini saklamış kalbi bile
her şeye değerdi.'Bugün Taehyung'un eski bilgisayarı geliyordu.
Bugün Taehyung'un eski bilgisayarı geliyordu.
Bugün Taehyung'un eski bilgisayarı geliyordu!
"Lera, evin içinde koşarcasına tur atmayı kessen? Başım döndü." Eun Mi bana söylenirken umursamadım, hızla atan kalp atışlarım, benden evin içinde koşar gibi yürümemi bekliyordu. Bu halde nasıl durabilirdim ki? "İyi neyse sen bilirsin, sonuçta sana her an çelme takıp düşmeni sağlayabilirim. Bir yerin kırılırsa bu sayede belki oturmayı öğrenirsin."
Eun Mi o kadar zalim bir ses tonuyla beni uyarmıştı ki bir anda adım atmayı sonlandırdım ve çatık kaşlarımla en yakın arkadaşıma baktım. "Yapamazsın." Meydan okuyor gibi tek kaşını kaldırdı ve bacak bacak üstüne atarak ayağını salladı. "İstersen beni bir dene."
İfademi hiç bozmadan, meydan okumasını kabul edercesine kollarımı göğsümde birleştirdim, birbirinin gözüne en uzun süre kim bakacak kapışması yapıyor gibiydik. Ne yazık ki benim şimdiden gözlerim sulanmıştı! Bu yüzden çatık kaşlarımla yavaşça yürüdüm ve aşırı sakin bir şekilde tekli koltuğa oturdum. "Yola gel şöyle."
En yakın arkadaşım kazandığı zaferle gülümserken, ben hala kaşlarımı çatmakla meşguldüm. "Bu evde kimse benim heyecanımı anlayamıyor mu?! Koddaki hatayı bulabilme ihtimalim var!"
"Bizim ilk zamanlardaki heyecanlı halimize benziyorsun," Kısa boylu mikrodalga, odasından çıkıp salona teşrif ettiğinde göz devirdim. Tamam onlar ülke ülke gezip keşfe çıkmış, her türlü ihtimali denemiş, sayısız insanla muhatap olmuş, hatta başarının gelmeyeceğine %99 emin bir vaziyete bürünmüş olabilirlerdi. Bu kadar uğraştan sonra yaşadıkları 'boşa heyecanlanmama,' durumuna anlam da verebilirdim ama benim umutlarımı elimden almaya hakları yoktu. Hem Taehyung bile zafere ilk defa bu kadar yakın hissettiğini söylemişti dün gece.
"Keyfimi kaçırmaya geldiysen geri git," Az önce çıktığı odasını kafamla işaret ettiğimde, o çoktan koltuğa kurulmuştu. "Ben sadece bir kez daha hayal kırıklığı yaşamak istemiyorum."
"Evet evet, tamam." Onu geçiştirmek için yalan yanlış kelimeleri bir arada kullanıp ayağımı yere vurmaya başladım. Dün gece Taehyung'un, ablasından söz etmesi bana bir çıkış yolunun varlığını hissettirmişti. Bu hissi kaybetmemek için elimden ne geliyorsa yapmak istiyordum. Üstelik dün onunla işleri biraz olsun yoluna koymak, yanında uykuya dalmak; yaralı kalbime az da olsa iyi gelmişti. Eskisi gibi aynı yatağı paylaşmış, uyumadan önce birbirimizin gözlerinin içine bakmıştık; her şey bu kadar aynıyken biz nasıl bu kadar farklıydık? Bir tek bunu bilmiyordum işte. "Taehyung hala uyuyor mu?"
Yoongi beni muhatap alarak sorduğunda bilmiyorum der gibi ellerimi kaldırdım. Aslında sabah uyandığımda onu yanımda gözleri kapalı bir şekilde uzanıyorken görmek; günün ilk 'günaydınını' huzurla uyuyan ifadesinden almışım gibi hissettirmişti. Hala uyuyor mu sorusuna şu an cevap veremesem de uyurken nasıl görünüyor sorusuna hiç susmadan cevap verebilirdim. Keşke insanlar daha iyi cevaplayabileceğimiz soruları bize sorsaydı.
"Kalp krizi geçirecek gibi duruyorsun." Yoongi konuştuğunda cevap vermedim, aklım şimdilik gelecek olan bilgisayarda takılı kalmıştı. Üstelik saat sabahın on birine geliyordu ve bir bilgisayarı Seoul'den getirtmek nasıl bu kadar zor olabilir diye beni küfür etmeye zorluyordu. "Sen kalp krizi geçirmeden ben Tae'ye bir bakayım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deeper KTH
Fanfiction*Tamamlandı.* Hayatından vazgeçmiş, belki de doğduğu günden beri hiç yaşamamış bir çocuk. Pes etmekten ve vazgeçmekten delicesine nefret eden, oldukça deli bir kız. Bir daha yaşayamayacağını düşünen o çocuğun kapısını, yaşamın kendisi kadar renkli...