Lera'nın Anlatımından
'Geçmişe dahil olmak'Beş koca gün...
Tanımadığım ve bilmediğim bir evde geçirdiğim koskocaman beş gün.
Yeri geldi yemek yaptım, yeri geldi temizlik yaptım, yeri geldi Taehyung'un eşyalarını kurcaladım. Normalde bunu yapmaya cesaret bulamazdım ama sabahları karga bokunu yemeden evden siktir olup gidiyordu. Ee ben de sıkıntıdan halıları kemiremeyeceğime göre evdeki eşyaları karıştırıyordum.
"Geber, öl ya. Cidden öl yani. Nerede bu amına koyduğumun biberi?" Açtığım dolabı sinirle kapattım ve ocağın başındaki yerimi aldım. Küçük bir umut kırıntısıyla duşa girmiş, sinirlerim yatışmayınca kendimi yemek yaparken bulmuştum.
Taehyung beni eve getirdiği ilk geceyi kaba bir şekilde başlatıp, kibarlık seviyesini arşa çıkarttıktan sonra uyumuştu. Ben de onunla beraber uyumuştum ama sabah tek başıma uyanacağım ne yazık ki aklıma gelmemişti. Üstüne üstlük küfürler eşliğinde banyoya girmiştim ve bıraktığı pedi görünce de feleğim şaşmıştı.
Dengesiz hareketler sergilediğinin farkındaydım ama her davranışın da bir adabı olmalıydı. Gece melek, gündüz şeytan olması bana yeni bulunan bir insan türünü andırmaya başlamıştı. Uzaya gidip yeni hücre bulan ve onu Dünyadaki insanlara musallat eden bilim adamlarıyla alakalı bir filmin içinde gibi hissediyordum kendimi. Oyuncu kadrosunda ise başrolde biz vardık; musallat olan Taehyung ve musallat olunan zavallı kız. Tabii ki ben.
Yaptığım yemeğin altını kıstım ve en azından öküzlük yapmayıp bana bıraktığı bilgisayarının başına oturdum. Okula gidemiyordum ama ders çalışmama hiçbir olumsuz durum engel olamazdı, iki elim kanda olsa dahi o sayfaları okurdum.
Yazılım mühendisi olup zenginliğin dibini ekmekle sıyırana kadar durmayacaktım. Zengin olmadan ölüp gitme gibi aptal bir durumun içinde olmam ise beynimin bir köşesini sürekli meşgul ediyordu.
Olabilecek her ihtimali ayrı ayrı düşünmüş, çözüm yolları bulmaya çalışmıştım. Olayın etkisi azaldığı için daha mantıklı ve objektif düşünebiliyordum, elinde bir video olmadığı ihtimali çok daha ağır basıyordu artık. Tabi bana yüzde yüz gibi bir olasılık sunmadığı için elim kolum bağlıydı ve Taehyung'un umuduna kalmış bir şekilde evde pinekliyordum.
Kendi evime dönme fikri arada esse de daha kafayı yemediğim için kendime engel oluyordum. Taehyung'un devamlı işi varken kendi dairem bana güvenli gelmiyordu çünkü sapık belli ki evimi gayet net biliyordu.
Ayrıca Taehyung'un başının belada olduğunu anlamakta çok zor değildi, kendimi başka bir bokun içine batırmış olma ihtimalim vardı ve tek başıma bir şeylere kalkışarak daha da çok batmaya hiç niyetim yoktu.
Bu beş gün içinde olumlu giden tek konu kolumun ağrısının azalmasıydı. Rahatça hareket edebiliyordum ve zorlamadığım sürece canımı acıtmıyordu.
Nemli olan saçlarımın biraz daha kuruması için elimle karıştırdım ve ocaktaki yemeğin başına döndüm. Kenardaki kaşıkla tadına bakmamla yüzüme kocaman bir gülümseme yerleşmişti. "Kızım Lera, şu Dünya'da beceremediğin tek bir şey bile mi olmaz ya? Nesin sen böyle, ilah mı silah mı? Mükemmelsin ya."
Yaptığım yemekten bir kaşık daha aldım ve arkamı döndüm. Kapı pervazına yaslanmış şekilde beni izleyen Taehyung'u görünce elimdeki kaşık kayıp yerle buluşmuştu! Korkudan altıma edecektim neredeyse! "Ödümü kopardın!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deeper KTH
Fanfiction*Tamamlandı.* Hayatından vazgeçmiş, belki de doğduğu günden beri hiç yaşamamış bir çocuk. Pes etmekten ve vazgeçmekten delicesine nefret eden, oldukça deli bir kız. Bir daha yaşayamayacağını düşünen o çocuğun kapısını, yaşamın kendisi kadar renkli...