Başlayalım bakalım yeniden :)
Lera'nın Anlatımından
Doğru bilinen yanlışlarAradığım kaderin bir parçasını mı elimde tutuyordum yoksa göğsümdeki neredeyse iyileşmiş deliğin kalbimin ortasında olmaması sadece bana verilmiş ikinci bir şans mıydı?
Ellerim koyu yeşil yılanın üzerinde gezerken düşünüyordum.
Korumak için uyarmak, koruduğuna zarar vermek ve yine onu korumak.
"Belayı kendine çeken bir çocuk olduğunu fark etmişsindir, yanında durdukça sende belayı çekeceksin."
Jungkook artık benim hikayemin tam ortasındaydı, beni vurmuş olsa da. Cevapları bulmaya belki de ondan başlamalıydım, soruların bile ne olduğunu bilmeden cevapların peşine düşmüş olmam da komikti.
Beni korumak için uyarmıştı, Taehyung'dan beni uzaklaştırmaya çalışmıştı. Yeni yeni anlıyordum, Taehyung belayı kendine çekmekle kalacak biri değildi. O, belanın ta kendisiydi.
Bambaşka bir şehirde, bambaşka bir adla ve yabancı olduğum bir hayatın içinde yaşamak zorunda kalmamın nedeniydi.
Jungkook beni korumak istiyorsa neden Taehyung'un ellerine bırakmıştı?
O gece karşıma beni öldürmek için çıkan kişinin Jungkook olması bir tesadüf değildi, bunun tesadüf olduğunu düşünecek kadar salak değildim.
Her ne kadar kendimi iyi hissedene kadar bir ot gibi yaşayıp, sadece hayatta kalmaya odaklansam da beynim bu sıralar bana varlığını hatırlatıyordu. Göğsümdeki yara iyileşiyordu, hareketlerim acı vermiyordu ve kafamı bulandıran ağrı kesicilere artık ihtiyacım yoktu.
Kan yerine IQ kaybetmiş gibi davranmayı kesmek için çok uygun bir zamandaydım.
Kurşun vücudumu deldikten sonra hatırladığım şeyler arasında boynumdaki kolyenin soğuk hissi vardı. Jungkook'un verdiği kolye boynumdaydı, ani bir planla şehir dışına çıkarken de Jungkook karşımdaydı.
Beni takip etmek istemesinin nedeni neydi?
Öldürmek istemediği açıktı ama yapması gerekeni de yapmaktan geri durmayacak biri gibi davranmıştı.
Kolyenin zincirini serbest bırakarak, gözümün önünde sallanmasını izledim. Beni Taehyung'un yanına bırakırken hem kendi tarafında olanlardan, hem de Taehyung'dan korumaya çalışıyor olmalıydı.
Tarafım şimdilik belli olsa da, kimseye güvenemezdim. Birine güvenebilecek kadar bir şeyler bildiğim söylenemezdi, saçma cevaplar ve açıklamalardan başka elimde hiçbir şey yoktu.
Kapana kısıldığı için bu oyunun içinde olduğunu söyleyen bir adet Taehyung, geçmişimi eliyle koymuş gibi bulan bir şirket ortağı ve her nerede olursam olayım beni bulmak için boynuma bir kolye takmış Jungkook.
Sanırım ben saf ve masum Eun Mi'mi seçecektim, en azından öldüğüme üzülüp peşime düşecek biriydi.
Onu hatırlamamla yüzüme yerleşen tebessüme engel olmadım. En azından varlığımdan haberi vardı, bu bana daha çok yaşıyor gibi hissettiriyordu çünkü bu aralar varlığım konusunda sıkıntılarım vardı.
Kolyeyi tekrar avucumun içine alarak, derin bir nefes verdim. Jungkook beni takip etmek istiyorsa, takip etmesine izin verecektim. Taehyung'un yaşamamı istediğine emin olana kadar, bu benim cesedimin en azından Eun Mi'ye ulaşabilmesinin garantisiydi.
Hem belli mi olurdu? Bu verici ile benim yerimi bulan Jungkook'u sinyalleri tersine çevirerek bulmam gerekebilirdi.
Şimdilik, isteği gibi kolye benimle kalacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deeper KTH
Fanfiction*Tamamlandı.* Hayatından vazgeçmiş, belki de doğduğu günden beri hiç yaşamamış bir çocuk. Pes etmekten ve vazgeçmekten delicesine nefret eden, oldukça deli bir kız. Bir daha yaşayamayacağını düşünen o çocuğun kapısını, yaşamın kendisi kadar renkli...