Bölüm 27

12.5K 989 2K
                                    

Lera'nın Anlatımından
"Öylesine yakın olurlardı ki, garip bir duygu sarardı etrafı: Bedenleri birbirine misafir oluyormuş; zihinleri ise sevişiyormuş gibi."



Dördümüz de bilgisayar odasındaydık.

Taehyung elindeki ablasına ait olan USB'yi bilgisayara takarken ellerimi üstüme sürttüm. Heyecandan terlemeye başlamıştım, iki haftalık işkencenin tam da beynimin mola verdiği sırada bitebilecek olması inanılmaz hissettiriyordu.

"Umarım düşündüğüm şey doğrudur," Eun Mi stresle dudaklarını dişlediğinde, Taehyung ekrana gelen küçük ekrandan gözlerini çekti ve ona döndü. Yıllardır aradığı sonuca ulaşmış olabilirdik ancak onun üstünde anlamsız bir dinginlik vardı. "Stres yapmana gerek yok, doğru değilse sürpriz olmayacak."

Belki de bu sakinliğin kaynağı umutsuzluktu. Birçok fikir bulmuş, buldurmuş ve hepsini de denemişti. Ona 'Buldum!' diye gelen ilk kişi Eun Mi değildi, bulamadıysa son kişi de olmayacaktı. Bir tür koruma mekanizması geliştirdiğini düşünmeye başlamıştım, heyecalanmayarak hayal kırıklığını ortadan kaldırabileceğini düşünüyor olmalıydı.

Bu basit matematikte yanlış giden tek şey, sürekli kırptığı ve ekrana odaklanırken büyüyen gözlerine mani olmasının heyecanını yok etmeye yetmeyeceğiydi. Heyecanlıydı, kalbinin atışlarını duymadan bile bunu anlıyordum.

En çok da bu yüzden Eun Mi haklı çıksın istiyordum, büyük bir depremden sonra yaşadığı yüzlerce artçı sarsıntı onu allak bullak etmiş olmalıydı; daha fazla sarsılmasını her defasında izlemek ise görmek istediğim görüntüler arasına tabi ki girmezdi.

"Tamam, başlıyorum." Eun Mi sandalyeyi biraz ileri iterek fareyi eline aldı ve USB'ye konulan adı gösterdi. "Başından beri birçok şey denediniz, mitolojik hikayelerden anlamlar çıkardınız ve oynadığı oyunu bile detayına girerek araştırdınız." Taehyung ve Yoongi kafasını hafifçe sallayarak, senkronize şekilde onu onayladı.

"Ya şifre daha basit bir şeyse?"

Bana sorduğu ve bir anda beynimde şimşekler çaktıran soruyu yinelediğinde, Taehyung olduğu yerde dikleşti ve kollarını göğsüne bağladı. "Basit şeyleri de düşündük-" Eun Mi kafasını iki yana salladı. "Hayır, basit dediğiniz şeyler bile zeka kokuyor. Daha da basit, mesela-" Ekranı işaret ettiğinde, hepimizin bakışları o tarafa dönmüştü.

"USB'ye koyduğu isim. Kendi ismi, aynı zamanda oyunun da bir ismi var. Programın da öyle," Ekrandaki HYERI yazısında daha fazla durmayarak, 'Dosya Gezginini Aç' seçeneğine tıkladı. "İlk adım bitti, şu an USB'nin içindeyim." Yoongi derin bir of çekerek "Ne demek istiyorsun?" diye sordu.

"Programın çalışması için bıraktığı ipucu USB'yi açmak için attığımız adımlar olabilir mi, demek istiyorum. Tıkladı, Hyeri yazısı çıktı. Sonra Dosya Gezginini Aç seçeneğine tıkladık, Niks ve Silkroad karşımıza çıktı." Tamamen bize dönerek, gözlerini kıstı ve "Derin düşüncelerle değil de gayet basit bir kelime oyunuyla ipucu oluşturulmuş olamaz mı? Bu adımların baş harflerinden bir kelime oluşturmak ya da aynı bu adımları temsil eden bir şeyler bulmak gibi?" diye sordu.

"USB'ye koyduğu kendi ismi ve Dosya Gezginini Aç seçeneğini her USB takışımızda görüyoruz, bu USB'ye özel bir şey değil." diyen Yoongi'ye karşılık kısılmış gözlerimle, ekrana bakarak konuştum. "En basit ve en göz önünde olan yere ipucunu bırakırsan kimse bundan şüphelenmez?"

Yoongi duraksadığında, tilkilerim fikrimi onaylamakla meşguldü. Bir dahiyle karşı karşıya bulunuyorduk, bizim gibi düşünmesini beklemek komik olurdu. Programa koyduğu tanrıça ismi, oyunda bulunduğu seviye veya oyunu çalıştıran ana program. Hepsi aslında bir dahiye yakışmayacak şeylerdi.

Deeper KTHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin