Lera'nın Anlatımından
"Bütün yollar aynı noktada son bulur, sevgili Gladys."
"Nedir o?"
"Düş kırıklığı."
-Oscar WildeBu melodiyi seviyordum.
Uzandığım beyaz zeminde kollarımı iki yana açtım ve kafamı zihnimdeki melodiye göre hareket ettirmeye başladım, bir taraftan da şarkıya eşlik ediyordum.
"Gelip beni kurtarabilirdin ve kafamdaki delice şeyleri kovmayı deneyebilirdin," dedim, şarkının sözleri dudaklarımdan dökülürken aynı anda da iç sesim cevap veriyordu.
O seni kurtarmadı, aksine terk etti.
Uzanış pozisyonumu dikkate alarak bakışlarımı eskiden düşman olduğum o büyük cama çevirdim. Başlarda bizi ayırdığı için, ona dokunmak istediğim anlarda bana engel olduğu için, her şeyden önce aramıza saydam da olsa bir duvar ördüğü için tüm benliğimle cansız bir varlıktan nefret etmiştim. Ta ki bugünümü yaşayana kadar.
Karşımdaki saydam duvara baktığımda her an görebildiğim Taehyung şimdi yoktu, haliyle onun varlığıyla güçlenen bir Lera da yoktu.
Bir cama ne kadar da çok anlam yükledin, derdi çoğu zaman iç sesim, önceleri hiç duymadığım bir sesti bu. Şimdi ise ne kadar haklıymış, diyordum.
Ben tüm o anlamları cama değil, arkasında gördüğüm görüntüye yüklemiştim. Ardında Taehyung yokken alelade bir camdı işte, nefret edilmek bir yana dursun varlığını bile unuttuğum oluyordu.
"Ah, şarkının en sevdiğim yeri geliyor," dedim ellerimi birbirine çarparak. "Lütfen biraz daha sesi yükseltelim."
Artık yeni bir ben vardı bu odada, yüzündeki yaralara her etkinlik sonrası kendisine sunulan inancı kabul etmediği için bir yenisini ekleyen, kimi zaman kötü sesine rağmen bağırarak şarkı söyleyen kimi zaman ise hıçkırarak ağlayan birinden bahsediyorum.
Hiç olmadığı kadar yalnız hisseden birinden.
"Artık üzgün olmak istemiyorum
Sadece yaşadığımı hissetmek istiyorum,
Ve tekrar yüzünü görmek istiyorum,
Ama o zamana kadar
Sadece yankım ve gölgem,
Benim tek arkadaşım."Yüzüme yerleşen gülümseme eşliğinde daha büyük bir hevesle ellerimi birbirine çarptım, kendime alkış tutarken bir başkasının daha bana katılmasıyla uzandığım yerden hızla doğrulmak zorunda kalmıştım.
Nihayet gelmişti.
Birbirine çarptığım ellerim usulca iki yanıma düşerken, oturuşuma çeki düzen verdim ve onun beni alkışlayışını bir müddet öylece seyrettim.
Taehyung beni burada bir başıma bırakmıştı ama o, asla yalnız kalmama izin vermiyordu.
Tıpkı çocukluğumdaki gibi.
"Baba?"
Taehyung'un yatağında oturuyordu ve ona seslenmemle yüzünde sevgiyle dolu bir gülümseme belirmişti. "Sesin her zaman bana huzur vermiştir Lera, bugün çok daha güzel söyledin."
Benimle ilgili beğendiği birçok şey vardı ama şu sıralar en çok şarkı söylememden memnundu, ben ise biraz buruktum. Çünkü onu sadece şarkı söylerken görebiliyordum. "Gerçekten beğendin mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deeper KTH
Fanfiction*Tamamlandı.* Hayatından vazgeçmiş, belki de doğduğu günden beri hiç yaşamamış bir çocuk. Pes etmekten ve vazgeçmekten delicesine nefret eden, oldukça deli bir kız. Bir daha yaşayamayacağını düşünen o çocuğun kapısını, yaşamın kendisi kadar renkli...