Lera'nın Anlatımından
'Eğer kelebekle tanışmak istersem,
tırtıla tahammül etmem şart.'
-Antoine de Saint-Exupéry"Ben sizin gibi düşünmüyorum."
Üç çift göz, aramızdan en az konuşan kişiye döndüğünde istemsizce "Nasıl yani?" diye sormuştum. Sabahtan beri kutunun içinden çıkanlarla olayları bağdaştırmaya çalışıyorduk, ortada bağlantılı bir şeyler olduğu kesindi.
Tek sorun; tüm bunları birbirine bağlayan görünmez ipi algıyamamak ve bir araya getirememekti.
"Ablam felsefe severdi," Sarı, soluk renkli kitabı eline aldı ve kahverengiyle yazılmış Gorgias yazısı gözümü çarparken "Kasetlerle değil, bu kitapla bir ilgilisi olmalı," dedi. Bakışlarım kitaptan Taehyung'a kayarken, söylediğinin bir ihtimal olduğunu biliyordum.
Yine de uzak geliyordu, Kim Minseok'un çocuklarını kaybettiğine inandığı Titanik için yapılmış filmin soundtrack'ı; Lee Taeyong'a verilen kasetler arasından çıkmıştı ve bu kadar büyük bir tesadüf Hyeri gibi bir kız işin içindeyken mantıklı gelmiyordu.
Bir şey anlatmaya çalışıyordu çünkü Siwon'un mırıldandığı melodi de bir diğer kasette çalıyordu. Mozart'ın 'Fantasia No.3' isimli eseri kasetten duyulurken, Eun Mi'nin bu beste hakkında buldukları da aklımın bir köşesindeydi.
Mozart'ın kendi elleriyle yazdığı kağıt kaybolmuştu ve asla bulunamamıştı, parçanın ise son ölçüleri yoktu. Ya kaybolan orijinal el yazması ile tarihe gömülmüştü ya da Mozart bu besteyi hiç tamamlayamamıştı.
Diğer kasette ise Taeyong'a özel bir ses kaydı vardı. Hyeri'nin bizzat kendi sesi, Taeyong'un doğum gününü kutluyordu. "Üç akıl hastası, üç kaset ve her birine özel kaydedilmiş olabilecek üç farklı şey," Yoongi kafasını iki yana salladı. "Mutlaka altında bir şey olmalı, Hyeri felsefe seviyorsa felsefe kitabı okuması normal ancak delilerle bu kadar bağlantılı kasetler bırakması öyle değil."
Yine de, hepsi bizim için bir ihtimaldi.
"Peki Neptün'ün kayıp evini bulmak derken neden bahsediyor olabilir? Belki de tüm parçaları bir arada düşünmeliyiz, bu soruyu öylesine sormadığı belli." dediğimde herkes eş zamanlı olarak derin bir nefes vermişti. En umut vadetmeyen bölüm buydu, Yoongi yorgun bir sesle "Hyeri sayesinde mitoloji uzmanı olduk, okumadığım hiçbir şey kalmadı." demişti.
Benim bile kalmamıştı, onlar Niks'i çözmek için bile kim bilir neler neler okumuştu. Ellerimi saçlarımın arasından geçirirken, ilk şifrenin bizi soktuğu çıkmaza gülmek istiyordum. Önümüzde Niks'in çalıştırılması için yazılması gereken iki program ve muhtemelen onlarda da çıkacak iki şifre daha vardı.
Hyeri, zekamızın yanında sabrımızı da test ediyor olmalıydı.
"Mitoloji işimize her türlü yarayacak gibi, Kim Minseok ondan bahsederken uyku ve ölüm getiriyordun dedi." Taehyung kafasını sallayarak beni onayladığında, devam ettim. "Niks, uyku ve ölüm getirdiğine inanılan bir Tanrıça. Demek ki Minseok da Tanrıça Niks'i ve Hyeri'nin ona olan ilgisini biliyor."
"Neptün de bir mitoloji ögesi zaten," diyen Eun Mi bıkkınla arkasına yaslandı. Bakışlarından anladığım kadarıyla, bu labirent işleri onu sıkmıştı. Oldukça normaldi, o sonuç odaklı ve delillere dayanan bir prensiple olaylar çözmeye alışıkken karşısına resmen bir bulmaca çıkmıştı.
"Neptün, Yunan mitolojisindeki Poseidon'un Roma mitolojisindeki karşılığı," Yoongi dizlerine, dirseklerini yaslayarak biraz eğildi. "Denizlerin tanrısı, üç büyük Tanrı'dan biri ve Yunan mitolojisindeki gibi onların kardeşi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deeper KTH
Fanfiction*Tamamlandı.* Hayatından vazgeçmiş, belki de doğduğu günden beri hiç yaşamamış bir çocuk. Pes etmekten ve vazgeçmekten delicesine nefret eden, oldukça deli bir kız. Bir daha yaşayamayacağını düşünen o çocuğun kapısını, yaşamın kendisi kadar renkli...