Yoongi'nin Anlatımından
'Bir dahiyi anlamak.'İlk defa elimizde somut bir şey vardı.
Bir tarih, bir fotoğraf ve fotoğrafın arkasında ise Hyeri'nin kendi el yazısı ile düştüğü küçük bir not.
Bana ait olanlar.
Fotoğrafta gülümseyen Taehyung'u, ikisinin sırtlarını yasladıkları kütüphaneyi veya o gün aldığı diplomayı. Her şeyi kastediyor olabilirdi. Hyeri'ye ait birçok şey vardı.
Dövmedeki tarih onun mezun olduğu tarihti ama istemediği bir bölümü okuduğunu biliyordum. Ne kadar isteyerek girmiş olsa da aradığını bulamamıştı, belki de kendisinden çok daha aşağıda bulmuştu. Asla memnun değildi ama annesi bir diploma görmek istiyordu.
Her zaman olduğu gibi Hyeri ona istediğini veren bir evlat oldu.
Yine de bu, vücuduna o tarihi kazımasına yeter miydi?
Yeterli olduğunu sanıyordum, şimdi ise Hyeri'yi tanıyordum. O tarihte başka bir şey olduğuna emindim, sadece annesinin istediğini gerçekleştirdiği bir gün değildi bu.
O gün çektiğim fotoğraf ellerimde dururken, Hyeri'nin gülümseyen yüzüne bakıyordum. İçime dolan huzursuz hisse anlam veremiyordum, fotoğrafa bakmaktan rahatsız olarak oturduğum yatağın üstüne koydum.
"Tamam, o gün çekilen bir fotoğraf var elimizde. Var ama ne demek istiyor sence?" Eun Mi bıkmış bir tavırla yatağa oturdu. "Diplomayı önemsemiyor dedin ama vücuduna diplomayı aldığı günün dövmesini yaptırmış işte!"
"Bilmiyorum, üniversite ile alakalı bir şey değil bu." Peki neyle ilgiliydi? Düşünmeye devam ederken gözlerimi kapattım. Hyeri ile onun odasında oturduğumuz anlardan birinde zihnim takılı kaldı.
Konuşmayı hatırlamıyordum, yine de zihnimdeki Hyeri'ye "Ne anlatmak istiyorsun?" diye sordum. "Bizden ne istiyorsun Hyeri?" Beynim sorduğu soruya cevap aramaya çoktan çıkmıştı.
Onu tanıyordum, buraya kadar gelip bir şeylerin peşine düşmüş kız benim çocukluk arkadaşımdı. O ölene kadar, beni sevdiğini bile anlamadığım çocukluk arkadaşım.
Ölene kadar, onun gerçeğini asla anlamadığım arkadaşım.
Açılan gözlerim fotoğrafa kaydığında, orada gülümseyen kıza "Seni anlamamızı mı istedin?" diye sordum fısıltıyla. Bana cevap veremezdi ama ben cevabı biliyordum.
Onu hiçbir zaman anlamamıştım, yüzeysel istekleri dışında hakkında bildiğim hiçbir şey yoktu. Hiçbir zaman ona esas gayesini sormamıştım. Hiçbir zaman bir dahinin dünyadan ne bekleyebileceğini merak etmemiştim.
Şimdi, Hyeri tüm o zamanların intikamını alır gibi kendiyle ilgili her detaya bizi muhtaç bırakıyordu. Gerçekten de tüm olay buydu belki, bir dahiyi anlamak.
Şimdiye kadar İtalya'da öğrendiğimiz her şeyi gözden geçirdim. Böyle bir grubu bulmuştu, onların arasına girmişti. Demek ki burada istediği bir şey vardı, takip ettiği bir yol veya ulaşmak istediği bir hedef.
Maddelerin altına dönüşmeyeceğini bilecek kadar bilimle ilgiliydi, peki geriye ne kalıyordu?
Ölümsüzlük.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deeper KTH
Fanfic*Tamamlandı.* Hayatından vazgeçmiş, belki de doğduğu günden beri hiç yaşamamış bir çocuk. Pes etmekten ve vazgeçmekten delicesine nefret eden, oldukça deli bir kız. Bir daha yaşayamayacağını düşünen o çocuğun kapısını, yaşamın kendisi kadar renkli...