Nefsim

151K 5.2K 634
                                    

@fatmayamanoğlu -bu bölüm bu güzel okuyucuma gelsin. Tabi kimseyi ayırmıyorum sadece kendisinin kıramayacağım kadar küçük yanlız tatlı ricası.

Eve ne ara geldiğimi bilmiyordum. Eve gelmeyi bırak odaya girişimi bile hatırlamıyordum. Beynim,hafızam Derya'nın bakışlarındaki sinsiliğe takılmıştı. Tehlikeli ve delici bakışlarının anlamını o kadar düşünmüş,beynimde o kadar senaryolar kurmuştum ki nasıl bıraya ulaşmıştım haberim yoktu. Derya ile olası bir olayda kendimi nasıl savunurdum bilmiyordum. Eğer birşey yapmaya kalkışırsa veya Yağız ile benim hakkımda iğrenç iftiralar atarsa Mustafa'nın bana inanacağına güveniyordum. Benim böyle birşey yapmayacağımı anlamalıydı. Evet belki birbirimizi tanımıyorduk ve bu iki haftada olaylar hızlı gelişmiş olabilirdi. Yinede ben başından beri karakterimi ortaya koymuştum ve Mustafa'nın beni değerlendirirken buna göre değerlendirmesini umuyordum. Sonuçta sevmiş olduğum adama dahi ALLAH'ımın aşkı, emir ve yasakları hürmetine yaklaşmamış bir kızdım. Bunu anlayacak kadar beni tanıyor olmalıydı.

Krem rengi dolaba doğru yöneldim. Eğer en sevdiğim rengin ne olduğunu sorsanız krem derdim. Zaten çoğu eşyam krem renginden izler taşıyordu. Eşyalarımda küçücük bir detay olsa dahi krem rengine yer veriyordum . Krem rengi tamamen beyaz değildi. Bu ona karşı içimde oluşturmuş olduğum sempati için yeterliydi. Gri de krem gibiydi. Siyaha dönük ama beyazıda bırakmayan... Yinede krem rengi griden daha bir asaletliydi. Beyazı bırakmadığını belli eden. Gri kadar ortada değil. Ne beyaza oynayan nede siyaha yaklaşan. Krem kendi karakterini belli edendi. Beyazı bırakmadığını vurgulayan... Yinede dünyanın kirlerinden nasip alan...

Biz insanlarda böyleydik işte. Ya krem rengi gibi oluyorduk;" Ne kadar ALLAH'ın emir ve yasaklarına göre yaşamaya çalışsakta günahımız oluyordu.Sonuçta dört dörtlük olmak ALLAH'a mahsustu ve insanlar mümin olduklarını hal ve tavırları ile belli etselerde hata yapabilirlerdi. İşte krem rengi buydu. Beyaz olsa dahi hafif bir kir barındıran. Haalı olduğu için tam beyaz olamaması gibi..."

Yada gri oluyorduk; Ne tam beyaz, ne tam siyah. Ne beyaz ağırlıklı, ne de siyah ağırlıklı. Orta yerde. 'Ne sevabı çok ne günahı' "

İşte kremi sevmemin nedeni buydu.Bir insan olarak hatası olan ama saflığını ve temizliğini koruyan.Ben krem olmak istiyordum. ALLAH'ın sevgili kulu... İnşaALLAH olurdum. Sevgili kulu olurdum. Sevdiği kulu. Gri olmak istemiyordum.Orta yerde kalmak.Hayır istemiyordum. Özellikle siyah olmak... Tamamen günaha bulanmış kalbi, siyahlaşmış... Düşünmek dahi istemiyordum. ALLAH'ım kalbimi iman ışığı ile doldur. Siyaha bulanamasın.

Üzerimi değiştikten sonra odamda bulunan küçük balkona çıktım.Hemen kenarda bulunan fuşya rengi sandalyeye oturdum. Fazla küçüktü burası iki kişi rahatça oturup sohbet dahi edemezdi..Yinede ben çok seviyordum burayı. Bazen şiirlerle dolu kitabımı alır burada otururdum. Hem birbirinden eşsiz ahenge sahip şiirleri okur hemde ALLAH'ın yaratmış olduğu eşsiz kelimesinin bile yetemeyeceği güzellikteki dünyaya bakardım.

Gerçi burası çoğunlukla binalarla kaplı olduğu için doğal güzelliklerin tadını duyumsayamazdım. Bir ağacın,çiçeğin veya rüzgarların dokunuşları ile savrulan otların... Bir iç çektim. Düşünmesi bile güzeldi. Ne çok özlemiştim Trabzon'u. Orada istediğin an kendini doğa harikalarının içinde bulmak kolaydı.

Düşünceler eşliğinde etrafı izlerken sitenin küçük parkında oynayan iki veya iki buçuk yaşındaki kız çocuğuna takıldı gözlerim.Parkın kumlarını alıyor ve minik elleri ile havaya atıyordu sonra havada savrularak yere düşen kumlara bakıp kahkahalarla gülümsüyordu. Oturduğu yerden aynı işlemi tekrarlayıp duruyordu ve artık kahkahaları şiddetlenmişti. Ne vardı bu kadar gülecek dedim içimden. Çocuk işte ne yaparsın...

GURURHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin