✒Mim✒

15.7K 1K 296
                                    

Selamun aleyküm Gurur severler. Her bölümü yazarken sonunda baştan okur, yanlış olan yerleri düzeltirdim fakat şuan sizinle hemen buluşturmak istediğim için yazıyı kontrol edemeyeceğim. Yanlışlarım varsa şimdiden özür dilerim.

İyi okumalar...

Mustafa'nın sözlerinin dalgası kalbime şiddetle çarparken, yaraladığı yerlere tuzlu suyu değip, acıyı işliyordu.

Şuan incinen ayağımın bileğine dokunan denizin suyu, sözlerin dalgasıyla yarışamıyordu.

Kelimeler ne güçlü silahtı!

Yüreğe mutluluğu inşaa ettiği gibi harabeye çevirmesini de biliyordu.

Kalp kırmak; buydu işte!

Müminlerin şiddetle sakınması gerektiği bir sınır.

Allah'ın küfürden sonra sevmediği en büyük mevzu.

Kulların Allah'a en yakın olduğu mücevherdi kalp ve bu uğurda büyüktü arzı.

Mustafa'dan bana erişen her sözcük kalbimi çatlatarak etli yüzeyinde kanlı çizikler oluşturmaya başlarken ruhuma ılık bir esintiyle peygamber efedimiz (S.A.V), hadis-i şerif'i sirayet etti.

" Ey Kâbe, sen Allahın evisin. Sen mübâreksin fakat bir Müslüman,bir mü'minin kalbini kırsa 70 defa seni yıkmaktan daha büyük günaha girer. "

Gözlerimi sımsıkı yumdum. Kalbimin çatırtısı kulaklarıma ulaşırken, Allah'a eriştiğini de biliyordum.

Mustafa'nın bu hadisten haberdar olmadığını varsayarken eğer bilseydi kırıcı sözleri öfkesinin sularına yine de katar mıydı diye düşündüm.

Derin bir nefes içime çekilirken, suyun tuzlu nemi soluğumda kurudu. Dudaklarımı birbirinden ayırırken, söyleyip söylememe konusunda bocaladığım kelimeler, bana ayak uydurmayıp firarı soludu.

"Daha dün kırıp döken sözler olmayacak demiştin Mustafa, o zaman biraz önce söylediklerin ne oluyor?"

Üstü kapalı sözlerimin kapağını Mustafa'nın kaldırdığını ve içine baktığını biliyordum. Ona yönelttiğim soruda ki ince sızıyı çözecek çeviklikteydi.

Gözlerim nemli, kucağında bulunan kıza sarılı halini seyrederken, vereceği cevabı bir müddet bekledim fakat o sorumu duymamazlığı seçti.

Beni yok sayan ruhu, ruhumu deldi.

Bu tavrının üstüne bir ilmek daha dolandı dilime, cümleyi dokudum.

"Verdiğin sözleri bu kadar çabuk bozduğunu bilmiyordum."

Kalbim kırım kırım kırılırken, yine de sözler ona olan sevgimden naif çıkıyordu.

Sorgulamaya hakkım olduğu halde incitmemek için çaba sarf eden dilim, ah benim sözüne eş vefalı yüreğim.

Ona söylediklerime tepki vermezken sesim yokluğa karıştı. Eğer onun yerine şu yerdeki taşlara konuşsaydım, iki kelam edebilmek için çatlayacaklardı.

Mustafa tazecik saçlarını okşadı küçük kızın. Burnunu değdirip derince soludu.

Beni kelamından men ederken, kucağındaki çocuğa konuştu.

"Iyi misin küçüğüm? Amcasının gülü."

Saçlarını öptü.

Vefa tablodan akan yağlı boya gibi bu görüntüden damladığında kırıkça yutkundum.

Mustafa'dan çekinen küçük kız ürkekçe omzuna koyduğu başını kaldırıp, amcasına baktı.

Küçük ellerini sakallarına bastırıp, masumca döküldü.

GURURHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin