♙Ayaz♟

5.9K 500 539
                                    

Selamun aleyküm canpareler, hayırlı ramazanlar.

Bu bölüm _yildizlaricokseven_ adlı tatlı ve samimi okuyucuma gelsin.☀️

"Mustafa..."

"Hım..." Uykulu sesi, beni rüyalarımdan çekip çıkarma, der gibi hayıflandığında yüzünü iyice yastığa gömmüştü.

Kahve siyah karşımı saçları gece yarısı kalkıp duş aldığı için hala nemliydi ve sabahın alacakaranlığında iyice koyu görünüyordu.

Sabah ezanı okunalı bayağı geçmişti ve bu uyku örtüsüne bürünmüş gözleri uyandırmazsam bugüne bir çok müslümandan daha geride bir başlangıç yapacaktı.

Kasların gerginleştirdiği ve beyaz tişörtün örtmede kısa kaldığı çıplak koluna bir çimdik attım ama görünüşe bakılırsa bu ona sivrisinek ısırığı gibi gelmişti.

"Ama namaz vakti geçecek..." Uğraşlarımın beni yorduğunu fark ettiğim bir miskinlikle söylendiğimde elimde kalan son kozu kullanmaya karar verdim.

"Şuan kalbinin rahatça atmasını sağlayan Allah'a yeni güne başlangıç şükrünü yapmayacaksın öyle mi?"

Bekledim. Baş ucunda sahici bir gardiyan gibi alacağım cevabı bekledim.

Bu onun için vurucu bir darbeydi. Biliyordum ki Mustafa'nın namaz kılmasını sağlayan etkenlerden biri o hastanede gerçekleşen ilahi mucizeydi. Üstelik anksiyete gibi bir illet onu çepeçevre kuşattığı için bu tarz bir cümleye kayıtsız kalmayacağından emindim. Kaygısını dini konularda böylece kullanmak istemiyordum elbette lakin vicdanını birazcık eşelemem gerekmişti.

Yastığa gömülü sağ yanağı bir iki kez siyah kılıfa sürtündü. İşte şimdi içinde uyanmaya başlayan vicdan, şeytani ipin bağlarını kalbinden söküp atacak azılı pençelere sahip güçlü bir eldi; harekete geçtiğinde hükmünde en sağlam ipler bile kesilip, biçilecekti.

Gözlerini bir iki kez açıp kapadı. İyice kendisine gelmesini bekledim. Ardından gözlerini tamamen açtığında, göl rengi koyuluğa bürünmüş yeşil gözleri beni buldu.

"İşte böyle Mustafa Buğra Altınel. Şeytanı nakavt edelim. "

Elimi kaldırıp zafer imzası olarak çak işareti yapmasını bekledim. O da elini avuç içime çarptığında bir anda parmaklarını parmaklarıma geçirip tüm gücüyle beni üstüne çekti.

Yatağa düştüğümde hazırlıksız yakalandığım için kalbimde ki duygu dalgaları boğazıma kadar tırmanmıştı ama bu korku değil sevdanın dalgalarıydı.

Elleri yerini biliyormuş gibi bel boşluğuma konumlandığında beş parmağını aralıklı bir vaziyette hükmedercesine oraya bastırdı. Kolları sahiplenmeyi güzel biliyordu.

Ondan yayılan naneli şampuan kokusu burnuma dolduğunda gözlerimi kapatarak içime derin bir nefes çektim. Nefesi burnumun minik ucunu yakıyordu.

"Pekala, zafer öpücüğümü de ver." Ansızın ve arsızca söylediği söz üzerine gözlerimi hızla açtığımda ona istediğini vermemek için yerimde kıpırdandım. Hareketim sonucu dirseğim kalbinin üzerine kısa bir an baskı uygulamıştı. Yine de beni bırakmadı.

"Fırsatçı seni. Şimdi olmaz, kalk hadi."

Demirden kollarını belimden ayırmak için uğraş verdiğimde keyifle gülümsedi. Ah, gücünün üzerimde böyle baskın olması hoşuna gidiyordu. Tüm erkeklerin de aynı egoyu paylaştığını farz ettim.

GURURHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin