♙Sessiz♟

7.9K 483 492
                                    

Bismillahirrahmanirrahim.🖤

Selamun aleyküm canpareler...

Bu bölüm, geçen bölümün ilk oy bildirimini aldığım kişiye gelsin. gcdengelen

Bundan sonra ilkler yapmaya karar verdim. Bir dahakine ise inşaAllah bu bölümde ilk yorum yapan kişiye atfedeceğim.

Bölüme son kez düzenleme yapamadım. Yazım hatalarım için kusura bakmayın. 🌝

🌙

Dilim, tutulmuştu yine de yanımdaki adamı tutmaya çalıştım. Damağım kurumuştu ama videoda gördüğüm insanların, bir dirhem can suyuna hasret bakışlarının yanında susamak neydi?

" Allah'ım sen yücesin," dedim diyecek söz bulamazken. "Onlar...Burası? Mustafa..."

Hastane demeye bin şahit; nereden bozma olduğunu bilmediğim bir yerde, steril olmaktan uzak kirli alet edevatın içinde, kanlı yatakların üstünde kıvranan yirmiden fazla insanın görüntüsü midemin alt üst olmasına neden olmuştu. Bu kandan, pastan değil, insanların çaresiz ve vahim görünüşüne dayanamayan vicdanımın tepkisiydi.

Yanımdaki adamın nefesleri bir açıp bir kapanan göğün fırtınalı soluğu gibi iyi ve kötü arası gidip gelirken "Bu kadar mı alçaldın..." dedi.

Alnına dökülen saçları terin neminden nasiplenirken, "Daha ne kadar alçalacaktın! Baba... " O son kelime taş oldu da kayıp gidemedi gırtlağında. En son ne zaman rahatlıkla bu hitabı kullanmıştı bilemedim ve belki artık o da bilemiyordu.

Eline yeniden telefonu aldığında sinirden kasılan bedeninin hareketlerini zorladığını gördüm. Telefonu kulağına götürecek takati bulamadığından olsa gerek yeniden hoparlöre verdiğinde her şeyi boş vermiş bir tavırla telefonu masaya usulca fırlattı. Bakışları laptopun ekranındaydı ama meraktan değil, bir davanın andını içiyormuşçasına hasettendi.

Telefon açıldı ama karşı tarafın sesini duymaya kalmadan Mustafa konuştu. "Bu ne?"

"Evrakları elin titremeden imzalaman için bir yardımcı. " dedi diğer taraftan Emre Dağlı. Kaşlarım çatıldı. O görüntüler üzerine nasıl çıkar güderek rahatça ve birazda dalgaya vurarak böyle konuşabiliyordu.

"Babanın ne derece it oğlu it olduğunu gör istedim. Eğer zerre de olsa acıman varsa onu da yok et. ",

Mustafa gereksiz öğütlerle vakit harcamasına sinirlendiğinde "Bu ne dedim," diyerek sadede gelmesi için gürledi.

"Babanın hiç batmayacak olan garanti bankası. Uyuşturucu bataklığında harap olup gitmiş insanları kurtaracağını söyleyerek umut vaat ediyorlar. Özellikle evini terk etmiş, bağımlı gençlere kalacak bir yer vererek kendilerine güvenmesini sağlıyor sonra iyileştireceklerini söyleyerek buraya gömüyorlar. Tedavi bahane. Hepsi sadece bir ilacın deneyinde kullanılıyor. Ölenler ölüyor, kalan sağlarsa babanın. Ne de olsa evine ekmek götürdüğü asıl yer burası. "

Emre son cümleyi söylediğinde ağzımın içinde zehirli bir su birikti. Üç gün önce o masada içtiğim çorbada bu insanların hakları vardı, bulanan midem iyice debelendi.

Mustafa ayakta durmakta zorlanarak sol elini masaya iyice gömdüğünde diğer elinin parmakları kaşının çizgilerini ovarak baştan sona hunharca yeniden çizmişti. Ağrıyan başını dindirme umuduyla bir elim ensesine gidip saç tutamını okşadı ama bunun onu daha çok sık boğaz eden bir hareket olmasından endişe ederek geri çekildim. Şuan dışarıdan gelecek her müdahaleye kendini kapamış gibiydi.

"Ya asıl istediğim?" dedi şimdiden yorgunluktan iyice küçülmüş bakışlarını telefona çevirerek." Buldum demiştin. 'Buldum ve kurtuldun'!" Sona doğru dayanamaz bir hal alarak bağırdı.

GURURHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin