Gamzeli

268K 7.8K 1K
                                    

Bismillahirrahmanirrahim 🖤

🌙

Adımlarımı kürsüye doğru attım. Her adım atışımda kalbim göğüs kafesimden çıkacakmış gibi atıyordu. Beynim, "Bunu başarabilirsin "komutları vererek vücudumu yönlendirmemi sağlıyordu. 0ysa biliyordum ki cesaretimi bir milim bile yerinden oynatsam şuan bu salondan uçarcasına kaçabilirdim.

Derin bir nefes aldım ve beni pür dikkat dinleyen seyircilerime yüzümü çevirdim. Kürsüde varlığını daha yeni fark ettiğim mikrofona doğru eğildim ve konuşmaya başladım.

-"Öncelikle hepinize hoş geldiniz diyorum" Son kez derin bir nefes aldım. Biliyordum ki konuşmanın sonuna kadar ciğerlerime bol bir oksijen giremeyecekti. Üniversite 3.sınıf öğrencisiyim Tarih okuyorum. Hocam Mehmet beyin son anda elime tutuşturduğu ve daha 3 saat önce haberim olmayan bir kağıdı ezbere anlatmak için buradaydım ve ben bir saniye bile olmadan almış olduğum nefese ihtiyaç duyarak konuşmama geri döndüm.

◆◆◆
Ancak metin sona erdiğinde bende ruhsal anlamda sona ermiştim. 

Benden sonra konuşma yapmak için kürsüye çıkan öğrencileri görmüştüm ama öyle bir heyecan içindeydim ki onları dinleyememiştim bile. Hava almak için üniversitenin arka bahçesindeki banklara doğru yürüdüm. Gözüme kestirdiğim bir bankın önüne gelince eteğimi düzelttim ve oturdum.

Mayıs ayının insanı mayıştıran güneşinin altında düşüncelere dalmışken bir kaç konuşma ve gülüşme sesleri ile kendime geldim. Başımı çevirip baktığımda birkaç metre uzağımda oturan Mustafa'yı gördüm. Kalbim onu görmesiyle hiç istemediğim ama itaat etmek zorunda kaldığım ritmik hareketlerini kulaklarıma ulaştırmaya başlamıştı. Yanında o kadar insan varken gözlerimin onu seçmesi hiçte şaşılacak bir şey değildi.

Gözlerim nefsime yenik daha fazlasını istiyor olsalar da ben irademin arta kalan son kırıntılarını kullanarak bakışlarımı Mustafa'dan çekmeyi başarmıştım. .Biliyordum ki fazlası göz zinasına girecekti.

Kalbim ona doya doya bakamamaktan kırgın gözlerime eşlik ederken beynimde onlara en doğrusunun böylesi olduğunu söylüyordu.
'En doğrusu bu. İçinde sevgi beslediğin bu yabancı adama daha fazla bakmaya devam edersen hem nefis, hem de şeytan kazanmış olur. İhtiras veya şehvet gözlerinden içine akabilir. Sana yabancı olan ve hiçbir şeyin olmayan bu adama bu derece duygular hissetmemelisin. Sev ama gözlerinin sana sunduğu şehvetten uzak dur '

Beynim kalbime ve gözlerime bu sözcükleri fısıldarken kalbim cevabını verdi.

'Ben onu zaten saf, temiz duygularla seviyorum şehvete kapılarımı açarak içeri almış olduğum diğer duyguları karartamam. O beyazların kara katranların altında yok olmasına izin vermem. '

Gözlerim de kalbimi onayladı.
'Ona ancak benim için yabancı olmaktan çıktığı vakit doyasıya bakabilirim. Helalim olduktan sonra.'

Kendi duygu ve düşüncelerimi kontrol edemiyordum. Hepsi benden bağımsız, izin almadan hareket ediyordu. Bense onları soyut bir camın arkasında izliyordum. Mustafa için kalbimin attığı her ritmik atışta müdahale etmek istiyor göremediğim için unuttuğum o camdan geçmeye çalışıyordum. Sonra bedenimin takıldığı engel üzerine o soyut camı fark ediyor parçalamak için can atıyordum. Ama soyut olduğu için parçalamak mümkün olmuyordu.

İsmimi duymamla biraz önce kaçırdığım o titrek bakışlar yine o tarafa döndü.

"Elif bugünkü konuşman harikaydı. Diksiyonun müthiş. Seni tiyatromda bulunan ara sözler bölümüne koymayı düşünüyorum. Kabul edersen tabi. Bir de kadının adama giderken bırakmış olduğu mektubu da sen seslendirir misin arkadan, lütfen? "

GURURHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin