♙BİTİŞ♟

67.3K 3.2K 293
                                    

Bakışlarımı akşama merhaba diyen gökyüzüne çevirmiş , yeni yeni kendini göstermeye başlayan yıldızlara bakıyordum.

Batmak üzere olan güneşin kızıllığı bulutlara bir ressamı kıskandıracak güzellikte renkler serpiştiriyordu.

Karşımda sessizce bekleyen Mustafa'nın varlığını yok saymaya çalışıyordum. Gökyüzünde bakışlarımı dolaştırmam kısmen işe yarıyor olabilirdi ama tamamen yok etmeye yetmezdi.

"Biliyorum" dedi.

Bakışlarım sesinin etkisiyle gökyüzündeki keşfini sonlandırdı ve gözlerim onun siluetiyle karşılaştı. Siyah ve kahve karışımı olan saçlarında akşamın kızıllığı dans ediyordu.

Bakışlarım yavaşça ayak ucumdaki toprağı bulduğunda bir daha başımı kaldırıp bakmayacağımı biliyordum. Bunu yapmalıydım. Tölerans sağlayamazdım. Yeterince nefsime yenik düşmüştüm.

Gözlerim iki kere art arda bakmanın caiz olduğunu biliyorlardı ama o kadar cesurdular ki günah işlemekte sakınca görmüyorlardı. Allah'tan beynim bu sefil cesaret gösterisine katılmıyor du ki bedenime söz geçirebiliyordum.

"Neyi biliyorsun? " dedim kısık bir sesle.

Aramızda sessizlik denen o görünmez eylem belirdi.

Bu sessizlik tıpkı bir delinin, kimsenin olmadığı sessiz bir odanın içinde tek başına günler geçirmesi gibi insanı daha çok çıldırtacak ,delirmede son raddeye getirecek cinstendi. Neyse ki o kadar sürmemişti ve Mustafa'nın sesi , kelimeleri ile bölmüştü sinsi gülüşler atan sessizliği.

"Senin duygularınla oynayan aşağılık bir adam gibi göründüğümü biliyorum."

Sözlerine karşılık hiçbir şey söylemedim. Ne söyleyebilirdim ki zaten. Diyebileceğim tek şey dediklerini onaylamak olurdu.

Devam etmesini bekledim. Sözlerinin kalbime yeni eserler bırakmasını bekledim. Yıkık,dökük eserler...

"İnan böyle görünmeyi dahi göze aldım. Senin gözlerinde aşağılık bir adama dönüşmek özümde aşağılık olmaktan daha iyiydi."

Hava hızla kararmaya başlamıştı. Aramızdaki mesafeye düşen bu karanlık birbirimizi görmemizide zorlaştırıyordu.

Bu benim açımdan hiçbir sorun teşkil etmiyordu ama konuşacağı her vakit yüzüme dikkatle bakan Mustafa için nasıl bir durum olduğunu bilemiyordum.

"Neden?..." dedim kafamı karıştıran sözlerine karşılık.
"Neden benim açımdan aşağılık biri gibi görünmek istiyorsun? Bu çok saçma...gereksiz" Cümlelerimi başımı iki yana sallayarak destekledim.

"Gereksiz? " diye sordu yargılarcasına.

Bana bir adım yaklaştığında huzursuzca geri çekilme isteği duydum. Ama sırtıma batmakta olan pütürlü ağaç kabuğu beni engellemişti.

"Ben senin gözlerinde korkuyu gördüm Elif. Ben senin sesinde acıyı duydum. Masum yüzüne dökülen duru gözyaşlarını...Tüm bunlar sadece bir bez parçasının bizi günaha buladığını düşündüğün içindi... "

Bez parçası?

Ah ona eşarpı verdiğim için üzüldüğüm günü anlatıyordu.

"Düşündüğüm için değil. Bilmeden yapmış olduğum o hata bizi gerçekten günaha bulamıştı.Sana o eşarpı vermemeliydim."dedim kısık sesimle. O anı her düşündüğümde vicdanımın kalbime yapmış olduğu bir baskı hissediyordum.

"Sözümü kesme!" birden parlaması üzerine bacaklarımı bir titreme sarmıştı.

Sesinin bedenimdeki etkisini gördü ve daha alçak bir tonda konuşmaya başladı.

GURURHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin