♙Hüzün♟

7.2K 463 166
                                    

tatlison isteği üzerine bu bölüm kendisine geliyor. 🖤

Bismillahirrahmanirrahim

Allah'ın selamı peygamberlerimiz ve salih kullar olmak üzere hepinizin üzerine olsun.🕊

Hayırlı ve bol hissiyatlı okumalar🕊

🕯

Bugün bir ademoğluyla tanıştım.

O da Adem oğulları içinde İbrahim'in oğluydu. Bugün tanıdığım kişinin cennetten düştüğüne inandığım gözlerinin içinde İbrahim'in oğlu İsmail'in teslimiyetçi ruhu; bu teslimiyette insanın ruhuna sirayet etmiş can korkusunun havli ama yine de Hak'tan, sonra da babasından gelene eğimli. Kurban edilişe hazır o çaresiz bakışlı evlat vardı.

Bugün bir adam tanıdım.Yaşına rağmen küçük. Kimsesiz gözlerinde beni kimsesi edinmiş.

Sonra bir de baktım ki çok daha önce tanımışım. Canıma has yaratılmış aşığın kendisi. Maşuğu olduğum insan. Mustafa'm.

Ama o gözler yok mu? Bugün yerine dün tanımadığım için bin pişman. Tanıdığımı zannettiğim ama zamanında sadece ayrı gayrı ilkin Buğra sonra Mustafa olarak bilmekle kalmış olduğum şuan ise bütünüyle ilk kez tanık olduğum Mustafa Buğra'm.

Kimsesi edindirdiği gözlerinden alaşağı etti beni. İlk kez idamı tattım, ey hüküm verici!

"Yazık, yazık,"diye yinelediği acı badem sözlerinde ve yutkunamayışına takılı kaldım. Aralayıp kapadığı dudaklarından anladım ki benimle ailesinin önünde tartışmak değildi niyeti. Asla nefret ettiği babasının önünde sevdiğini incitmeyecek ruhlu, kaliteliydi lakin öfke öyle bir kudurtmuştu ki böğrünü dayanamadı ve sert olmadığını zannetse de dudaklarından sözcükler firar etti.

"Ben senin için karşılarında durmuşken sen...Zamanında onların safında çoktan yerini bile almışsın."

Buydu işte, çocukluğundan gelen yarasının deşilme nedeni buydu. Zamanında ailesinin yaptığı gibi benimde ardından sırtına bıçak saplamış olmamdı. Yıllardır başını eğmediği babasına benim itaat ettiğimi zannedip onu terk etmiş olmamdı.

Bu söylediğinin ciddiyeti sanki tuz olmuşta kanayan elimin oluklarına iliştirildiğinde yakmıştı.

"Mustafa..."

Gözlerini yumup yutkunduğunda şakaklarının üstünde bir damar atmıştı. Beni es geçti, rüzgar durdu. Buna içerlenmişti ve bu yüzden Mustafa'nın yapmadığını yapıp bana doğru esti.

"Anne anlat hadi. Şu adamı inkar et. Konuşsana!"

Koca bağırışın ardında küçük bir oğlan çocuğunun serzenişi vardı. Güçlü sesinin heybetine aynı zamanda o masum yaradılışlı küçüğün yerilmişliğini sığdırmayı nasıl başarmıştı?

İnkâr et, diyordu o çocuk. Sende benim mutluluğuma kast etmiş olma. Babam gaddarlıkta baki bari sen merhamet et.

"Ben Elif'le konuştum evet ama söylediklerim sadece birlikte bu evliliği kaldırıp kaldıramayacağınıza dair öğütlerdi."

Mustafa, annesi konuşurken onu anlıyormuş gibi başını aşağı yukarı sallarken aceleci ve hızlıydı. Üç kez peşpeşe, durduraksız. Genelde sinirli olduğunda birinin söylediklerini dinlemeye kendini zorlarken yaptığı o aşina hareketti.

Kırmızı gözleri kupkuru bana döndüğünde ve benim sulu irislerim üzerine örtüldüğünde yosunları nemlenmişti.

"Yürü, gidiyoruz." Fısıltıyla telaffuz ettiğinde nasıl zor durumda olduğunu bir kez daha gördüm.

GURURHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin