✒ VERA ✒

21.8K 1.5K 505
                                    

Yılları toprağa gömen hasretler vardır.

Ayları, güne bağışlayan yaralar vardır.

Sessiz çığlıkları duyan geceler, duyunca kan ağlayan dolunay vardır.

Kavuşmayı isteyen nice yürekler, kavuşamadan ölen aşıklar vardır.

Bir de ölünce kavuşanlar ki, onların lügati ilahi aşktır.

"Cevabını bekliyorum Elif. Beni aylar önce reddederken şimdi başka birini mi kabul etmek üzeresin. Yazık, bu kadar aşağı mıydı bana duyduğun sevgi? Bu kadar değersiz miydi?"

Son cümleleri zihin duvarıma serçe çartı.

Sesimi bulmaya çalıştım. Acım katmerlendi, sesimde sızlandım. "Mustafa sus. Yalvarırım sus artık." Beynimde çalkalanan sözleri başımın dönmesine neden olduğunda dudaklarımdan bir tek bu kelimeler çıktı. "Yapma..." midemden yukarıya doğru tırmanan bir zehir vardı. Boğazımda düğüm yaptı, dilimde kanadı. "Mustafa, yapma...Aylar sonra gelip yeniden sözlerinle yakma."

Buna karşılık hemen çağladı. " O zaman tek bir cevap ver susayım. Ne sen yan ne de ben yakan olayım." Gözlerimi sımsıkı yumdum. İrislerimde buğulayan taneler yanaklarıma döküldü. Özlemini çektiğim adamın sesinde savruldum.

Ona cevap verdiğimde gerçekten susacak mıydı bilmiyordum ama istediğini verdim. "Hayır," dedim. "Kimseyle evlenmiyorum. Yanlış anladın. " Aciz bir görünüm peyda oldu dudaklarımda. Hüzünden bükülmüşlerdi. Çaresizdi.

Telefonun diğer ucunda bir hışırtı oldu. Derin bir nefes verdiğini varsaydım."Şuan beynim de oynayan zerre şüphe bile beni bu kadar delirttiyse doğru olsaydı ne yapardım diye düşündüm de, oraya gelir yakardım. Tüm öfkemle! Seni de, kendimi de ."

Ağlamamak için birbirine kenetlediğim dudaklarım bu sözün üstüne aralandı. "Yakman için gelmene gerek yok ki!" Dedim acıyla tutuşan hiddetime engel olamayarak. " Pek iyi böyle de başarıyorsun."

"Bu yangını başlatan sendin. Şimdi ne oldu da şikayet ediyorsun?" Kağıt parçasını yalayıp yutan ateş misaliydi cümleleri. Çabuk tutuştu. Beni kavurdu.

"Ben..." sesim suçunu kabul eden bir mahkum ezikliğindeydi.

"Sen!" dedi sözümü keserek. "Sana attığım tüm adımları durdurdun. Teklifimi kabul etmeyerek bir kıvılcım başlattın. Yetmedi, hasta yatağımda olmama rağmen beni öylece terk ederek değer vermediğini gösterdin kıvılcım büyüdü, alev aldı.Beni senden mahrum bıraktın, aylar oldu; başlattığın yangınla tutuştu buralar. Şimdi dumanında boğuluyorum. Söylesene beni bu sevdayla öylece bırakıp gittin yüreğin  rahat mı bari? Sen unuttun mu? Bitti mi? "

Gözlerimi yumdum. Söyledikleri gittikçe ağırlaşıyordu. Omuzlarım bu yükü daha fazla taşıyamayacaktı. Pes ettim. En iyi yaptığım şeyi sergiledim. Kaçmayı seçtim.

"Misafirlikteyim Mustafa. Bunlar şimdi konuşulacak konular değil. Kapatmalıyım. "

"Kaçıyorsun, her zamanki gibi yine...Fakat sana attığım son adımlar tükenmek üzere Elif. Oysa yolun daha yarısındayım. Adımlarıma karşılık ver. Yarım kalmayalım. "

Sözleri yarama tuz basarken acı hıçkırıklar dilimden dökülmesin diye dişlerimi kuruyan dudaklarımın etine gömdüm. Dudaklarım kenetli bu sevdayı konuşmamaya yeminliyken, son bir cümleyi fısıltıya sundum.  
" Hadi bugün o yolları aştık. Yarın bir yerde illaki tökezleyeceğiz. O zaman beni o yolda tek başıma bırakıp gitmeyeceğini nereden bileceğim."

"Seni neden bırakayım. Sevdiğim kadını..."

"Hayır sevdiğin değil, unuttun mu? Utanç duyduğun kadını! Utanmasını bilen yarın yarı yolda bırakmasını da bilir."

GURURHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin