✒ATEŞ✒

16.8K 1.1K 215
                                    

Ömür denilen bir limanda, ölümün yolcusu olarak bekliyoruz.

Yolculuk ise pek yakın, pek uzak...

Zamanın düşünde takılı kalan takvimler devrilmiş, 5 hafta geçmişti. Benim kanımın bir parçasını taşıyan beden, toprağın altına girmiş; dünyadaki hükmü bitmişti.

Elimde babamın son buluşmamızda vermiş olduğu defter, balkonda öylece oturuyordum. Buradan bakınca, Trabzon kalesinin tepesinde dalgalanan al bayrak küçük bir detay olarak görünüyordu. Manzaraya karşı bir ah çektim. Şehir, manzarasını beğenmediğimden muzdarip, bir ah verdi.

Rüzgar esti, tatlı tatlı titredim.

Defterin deri yüzünü sıvazlayıp o korktuğum satırları okumak için yeniden açtım, sayfaları deberttim.

Ve o sayfaya geldiğimde hisli bir acı çektim.

Babam cezaevi başlığı altında kısa ve öz bir yazı yazmıştı. Biliyordum bu yazı aslında yazgısıydı.

Dünyada sürdüğü kaderin, en olmaz kelamıydı.

Kelimeleri babamı anlamak istercesine yeniden içtim.

"Hapsolduğu gölgelerin suç toplayan duvarları,
Parmaklığın ilerisi kan kusuyor günahları,
Dedi şimdi o bir zanlı;
Cehennemdir anahtarı!"

Cehennem!

Ağır ağır, acıtmadan bu kelimeyi dilime doladım.

Aslında babam kendi hükmünü ölmeden dünyada vermişti. Bu satırlara cehennemlik olduğunu kazırken, umudunu yitireli yılları devirmişti.

Keşke yeğislenmek, umutsuzluğa sürüklenmek yerine tövbe edip yeniden başlasaydı.' Ben cehennemliğim' demek yerine cennet için tutunsaydı.

Fakat yapmamıştı.

Bundan sonra dünya ondan geçtiğine göre, geriye de bir tek dua kalmıştı.

Ona ancak dua ile yardım edebilirdim.

Balkondan kalkıp içeri geçtim. Mutfakta annem ile sohbet eden Neşe'nin sesleri salona kadar ulaşıyordu.

Yanlarına gittim.

"Neşe abin nerede?"

Elindeki kurabiyeden bir ısırık alıp çiğnedikten sonra cevap verdi. "Hangisini soruyorsun?"

Yanına oturup bende bir kurabiye aldım. "Umut'u tabi ki!"

"Hımm..." dedi kurabiyesini yerken,"Bilmem ki,"

Annem konuşmamıza katılarak sordu. "Niye soruyorsun Umut'u?"

Kesik bir soluk verip konuştum. "Babamın bana bırakmış olduğu ev ile ilgili emlakçıya gitmeliyiz. Bu işleri tek başıma halledebileceğimi zannetmiyorum."

"O ev ne olacak?" Dedi Neşe merakla sorarak. "Sonuçta baban cezaevine girdiğinden beri hiç kullanılmadı. Sizin de bir kez olsun oraya uğradığınızı görmedim. Madem öylece duruyor ve babanda ölmeden önce tapusunu senin üstüne yapmış, satın gitsin."

Neşe'nin son sözleri üzerine başımı kaldırıp anneme baktım. Bir yorumda bulunmadı. Cenazeden beridir böyleydi. Babam ile ilgili bir konu üzerinde hiç konuşmuyordu.

Neşe'ye cevap verdim. "Bilmem, bakacağız. "

✒✒✒

İçime derin bir nefes çekerken, evin yıllardır kullanılmadığını vurgulayan boğucu bir koku genzimi kuruttu.

GURURHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin