Haram

181K 7K 1.1K
                                    

Kendime kızıyordum. Sadece küçük bir kelimesiyle havalara uçtuğum için. Oysa o dediği kelimeyi bile fark etmemişti. Sadece bende olan küçük bir özellik. Bu özelliğimle beraber bana seslenmesinin önemi yoktu ki. Hem bunun beni sinirlendirmesi gerekmiyor muydu? Komşumuzun oğlu söylerken ki hırsım neredeydi? O söyleyince bir kadına böyle seslenmek haram oluyor ama şuan kampüsün ortasında birbirlerinden başka kimseyi görmeyen çiftin bir tanesi bana gamzeli dedi diye neredeyse ölüyordum. Oysa kendisi Deryası ile şuan anı yaşamaktaydı. O güzel yeşil gözleri nasılda parlıyor. Ama o gözler benim için öyle bakmayacak .Doya doya o gözlere bakamayacağım, dokunamayacağım.İnanması zor ama 3 yıldır hayallerime bile sokamayacağım ve hayallerimi bile günaha boyamaya izin vermeyeceğim hareketi yapmıştım. Dokunmuştum ona. Ama hissedemeyeceğim kadar kısa sürmüştü.

Masamın üzerindeki gümbürtü ile düşüncelerimden sıyrıldım. Banu gelmişti. Yalnız anlamadığım şey masaya bir hışımla vurduğu kitabın ne suçu olduğuydu. Zaten o hareketi üzerine birkaç kişi gözlerini bize çevirmişti. Tam o esnada yeşil gözler cenneti hatırlatırcasına bize döndü. Daha çok benim gözlerimin içine demeliydim. Ama ben yine her zaman yaptığım hareketi yaptım ve gözlerimi masanın üzerindeki ve göz göze gelmemizi sağlayan kitaba cevirdim.

Banu'nun oflaması ile ona döndüm. "Ne oldu Banu Karadeniz de gemilerin mi battı?" "Gemi batmadı ama Karadeniz de olduğunu tutturdun." dedi. Evet anlamıştım. Aile meseleleriydi. Banu'nun ailesi onun yanına taşınmak istiyorlardı ve oda İstanbul da benimle oturmak istiyordu. Çünkü annesi Banu ya üniversite 3 yerine ilk okul 3 muamelesi yapıyordu. "Boş ver şimdilik "dedim. Onun tam tersi ben Annemin yanıma gelmesini istiyordum. Banu ile biraz sohbet ettikten sonra sınıfımıza gitmek için ayaklandık. Bölümlerimiz farklıydı. Kendisi edebiyat okuyordu. Onu öptükten sonra sınıfa gittim. Kapıyı açtım ve bir yığın gencin içinden geçerek kendi yerime oturdum. Cam kenarında oturuyordum. Camdan dışarıyı seyrederken önümde bir karaltı gördüm ve önüme dönmem ile Mustafa'nın o güzel arka profili ile karşılaştım. Onun burada ne işi vardı. O her zaman en arkadaki amfide otururdu. Tabi kızılı ile beraber. Sahi o neredeydi? Biricik sevgilisini yalnız bırakmaması gerekmiyor muydu? Onun deyimi ile kaparlarsa sevgilisini ne yapar vah kıyamam!

Zaten kendileri de teşrif etti. Bana nispet olsun diye mi yapıyorlar?

"Sevgilim neden buraya oturdun. Sen her zaman şu arka taraftaki köşede otururdun." dedi kızılımız. Onun yüzünden kırmızıdan nefret edeceğim.

"Orası fazla boğucu geldi. Bugün cam kenarına oturmak istedim." dedi. Derya peki der gibi başını salladı ve Mustafa'nın omuzuna başını yasladı. İçimden bir ses, "Hadi Elif şuan tam önünde. Saçını tutmaya sadece santimler var. Hadi çek o kızılları!"

Tabi bir insanı gaza getirebilecek bu sözcükler bende sıfır etki ile kıpırtısız kızıllara bakmaktan öteye gidemedi.

Sonrasında hoca sınıfa teşrif etti ve ben kendimi önümdeki kişilerden soyutlamak istercesine derse odaklanmaya çalıştım. Beynimdeki dönen çarklar ve kafamın içinde yer edinmek isteyen sözlerle uğraşmaktan yorulmuş bir şekilde başımı amfiye yasladım. Baktım böylede olmuyor camdan dışarıyı izlemeye karar verdim ve oflayarak başımı amfiden kaldırdım. Keşke kaldırmasa mıydım acaba yoksa kaldırmam iyimi olmuştu bilemiyorum. Ama bir çift yeşil gözün üzerimde olması hiç iyi hissettirmiyordu. Kendisi önümdeki sıradaydı ama tam önümde değildi. Tam önümde olan Derya'ydı ve o biraz yanda kalıyordu. Bana bakması için arkasına tamamen dönmesi gerekmiyordu. O yüzden şuan rahat bir şekilde bana bakabiliyordu. Bakışlarından kaçmak için kalemle önümdeki kitaba biçimsiz şekiller karalıyordum. Onun bakışları bir süre daha üzerimde dolaştı ve sonra rahatsız eden aynı zamanda da tarif edemediğim duygular hissettiren bakışlarını üzerimden çekti.

GURURHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin