♙Tufan♟

5.6K 442 315
                                    

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

dilaraa_28

-Esslamun aleyküm ilk yorum yapana ithaf edeceğimi söylemiştim. Söz verdiğim gibi♥️ Üstelik kendisi uzun zamandır yanımda olan güzel okuyucularımdan. Gerçi çoğunuz uzun zamandır yanımda olanlarsınız. Bu sevginiz gözlerimi dolduruyor. 😿 Allah izin versin de hadi hep birlikte sonuna kadar gidelim.

Ve bu sefer çoook yorum yapana ithaf gelecek.

Kalbimin kesif noktası, şahdamarımın en akıcı kanı ve zihnimin takılı kalmış çarkı birleştiğinde anladım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Kalbimin kesif noktası, şahdamarımın en akıcı kanı ve zihnimin takılı kalmış çarkı birleştiğinde anladım. Parmağımı kızgın bir halka gibi yakan yüzüğün sahibi Buğra olarak tanıdığım veya Mustafa olarak sevdiğim adam değildi. Ne oydu, ne de buydu. Ayrısı gayrısı yoktu.

Mustafa Buğra.

Bu iki ismi birbiriyle bütün olarak ilk kez kalbimde ağırlıyordum.

Ne var ki şuan ağır geliyordu, ikisi birden fazlaydı ve ben dayanamıyordum.

"Dokunsam ağlayacak gibisin. Yengeciğim!" Sona eklediği hitabı bastırarak beni dalgaya alan Aras boş yola diktiğim bakışlarımın karşısına geçtiğinde ışıkta yaldızlayan güneş gözlükleriyle karşı karşıya geldim.

"Bu ateş püsküren bakışlar bana mı yoksa seni dımdızlak ortada bırakan sorumsuz kuzenime mi? Hı, neye yormalıyım?" Alayla bir tarafa kıvrılan dudakları duygu karmaşası yaşayan hücrelerimi ikiye bölmüş ve azılı bir harbe körüklemişti. İğrentim anında yüzüme sıçradı.

"Kendini topla..." dedi hemen elimdeki valizi aldığında. Kıpırdamadım çünkü düşünmeliydim. Zihnimin hunharca çalışması için ise diğer tüm işlevlerimin durması şarttı.

Mustafa beni bile isteye öylece bırakıp gitmiş olamazdı.

"Hadi gel seni eve bırakayım."

İçimde nefret ve rahmete bölünmüş iki köyün harbinde nefret galip çıktığında ben de ani bir atakla çıkıştım.

"Bırak şunu..." dedim arabaya yerleştirmeye çalıştığı valizimi elinden kaptığımda. "Mustafa nerede? Onu nereye götürdünüz!" En sonunda bağırdığımda dış hatlardan gelen yolcu kapısında bir kaç turist bizim tarafa bakmıştı.

"Götürdünüz? Bunu neye dayanarak söylüyorsun?" O kadar rahattı ki. Sanki ondan gazete arkasındaki bir bulmacayı cevaplamasını istemişim de, cevapta ne istendiğini sorar gibiydi.

Benim içim içimi yerken onun bu rahatlığı beynime kan sıçrattı. "Neye mi dayanarak söylüyorum, neye mi?" Sıralayacak olsam o kadar çok sebep vardı ki..." Mustafa asla beni bırakıp gitmez, gerçekten çekip gidecek olsa bile beni böylece hele de senin gibilerin yanında asla bırakmaz."

GURURHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin