Bismillahirrahmanirrahim
Esselamun aleykümŞey...Geç geldim ama 😥 Bölüm bayağı bayağı uzun ^_^
Beklediğiniz zamanı telafi edemez tabii :(Yine de bunca zaman sonra kavuşturan Allah'a şükür.♡
Bir de...Bu kadar uzun bölümden sıkılmazsınız dimi? Ne olur sıkılmayın :) ve bölüm uzun diye içinde kaybolup oy ve yorumu da unutmayın.
Benden bölüm ithafı isteyen kardeşlerim vardı ama bölümü yayımlamayalı o kadar oldu ki yorumlara bakınca da bulamadım. Lütfen istenler buraya yorum bıraksın. İsimlerini ekleyip güncellerim.
Kimi bölümleri aylar önce yazdığım için düzeltme yapamadım. Yanlışlık gördüğünüz yere yorum yapın lütfen ben sonra güncellerim. Hayırlı okumalar...
♟♙
Bazen insan başına ne gelirse gelsin tüm duyarlılığını yitirebiliyordu. Bir zaman sonra bir morfin etkisinde kanına işlemiş acıya dahi ket vuruyordu.
Mesela şuan aklımı yitirmem gerekirken asfalta milim değmeyen bir hızla gittiğini hissettiğim dört tekerin üstünde olmak olası gelmeye başlamıştı. Çığlıklarım hala kapattığım yüzümde avuçlarıma dökülmeye devam ediyordu etmesine fakat kalbim henüz korkudan durmamıştı.
"Sisteme girdim galiba, ha ne dersin?" dediğini duydum Aras'ın fakat yüzümü ellerimin arasından çekip de önümdeki iki adamın haline bakamadım. Çünkü onlara bakmak demek ölüme giden yolu görmek demekti ve ben buna canlı kanlı şahit olamayacak kadar korkudan delirme eşiğine gelmiştim.
Alnımı Mustafa'nın koltuk başına yaslamıştım ve sessiz dualarımın yüzümü ellerimle kapatmama rağmen ona ulaştığını biliyordum. Kulağının tam dibinde soluduğum düzensiz nefeslerimin kalbine azaptan demirler ördüğü ve sevdiğini korumak için atan deli yüreğini kıskıvrak hapsettiği direksiyona çaresizce vurmasından belliydi.
"O zaman..."dedi Mustafa ve sustu.
Neden böyle sukuta boğulduklarını merak ettiğimde istemeden de olsa başımı kaldırıp ön tarafa baktım. Birbirlerine bakarlarken başımı kaldırmam ile gözleri aynadan direkt beni buldu.
Çaresiz öfkesini ve karısı için endişeden deliye dönen ciğerini gözlerinin kızaran akında gördüm.
"Elif," dedi bana kuru dudaklarını aralayarak. Yutkunduğunda boğazından kayan adem elması değildi. Tüm öfke, sinir, stres ve çaresizliğin art arda atılmış düğümler yığınıydı sanki. Dudakları aralandı. Sonra kapandı. Sonra yeniden aralandığında kısa süreliğine bir kez daha Aras'a bakmıştı.
Neler olduğunu anlamamıştım fakat hissetmiştim. Neler olacağını bilmemiştim ama çoktan idrak etmiştim.
"Şimdi sisteme girebildik ama hala onlarda kontrol." Demişti Mustafa. Bir şeyler düşünmüştü fakat kurtuluşu sadece karısı için vaat ediyor gibiydi. Açıklama yapıyordu ama kendi canı değil benim ki sadece sorumluluğundaydı sanki. Kendini düşünemeyecek kadar bende atıyordu kalbi. Bütün telaşı banaydı. Şakaklarına namlu gibi uzanan terler benim canımın tehdidiydi. Tam ensesine düşen bakışlarımın gördüğü damarlar benim varlığımı yaşatmak için zonkluyordu. Bendim. Varı ve yoğu. "Ama..." dedi endişemi gidermek ister gibi varlığına konuşurken. "Kısa süreliğine tüm kontrolü onlar anlayana kadar elimize alabiliriz. Bu esnada olabildiğince arabayı yavaşlatmak için elimden geleni yapacağım ama şimdi beni iyi dinle." Dedi gözleri hem yolda hem de benim kahvelerimde gezinirken..."Bu çok kısa bir süre içinde gerçekleşecek bu yüzden senden isteyeceğim şeyde çok hızlı olman gerekiyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GURUR
Romantizm"Ben harama bakamam. Sen bana haramsın. Gözlerine bakmak, ateşe düşmek demek. 'Saçlarına dokunmak istiyorum' diyorsun lakin o dokunuşların benim için bir adet kurşun olduğunu biliyor musun? En acısı da ne biliyor musun? Benden, saçımdaki örtümden u...