Bir hafta, ben daha ne olduğunu bile anlamadan çok hızlı geçmişti. Derslerle o kadar meşguldüm ki, ve bir de kraliçenin çay sohbetleriyle, kendime ayıracak kısacık vaktim bile yoktu. Sabah kahvaltıları berbattı, kasıntı soylular ve çoğu leydi, kraliçe denemesinde olanlardan sonra hala benden nefret ediyordu. Daha sonra o korkunç kadınla olan dersler aşırı yorucu ve sıkıcı geçiyordu. Antrenmanlara katılacak kadar bile vaktim olmuyordu ki buna henüz hazır olduğumu düşünmüyordum.
Kahvaltılarda karşılaştığımız Elisa, bana her konuda üstten üstten bakıyor ve sözleriyle mutlaka küçümseyecek bir şey buluyordu. Kızdan çekindiğimden değildi ama Kuzey'le yaptığımız o şeyleri bir türlü aklımdan silemediğimden onunla muhatap olmak istemiyordum işte. Sorumlu hissetmek gibi bir şeydi bu.
Şimdi bir haftanın sonunda, nihayet Barış ile bir boşluk yakalamıştım. Onun görev yeri değiştiği için saraya girişi kesilmişti ve bir türlü görüşememiştim. Şimdiyse avluda kış bahçesinin arkasında gizli gizli konuşuyorduk ve Güney biraz ötede birinin gelip gelmediğini kontrol ediyordu. Ona da minnettardım, her anlamda. Sarayda iyi hissetmem için elinden ne gelirse yapıyor ve bana harika arkadaşlık ediyordu. Onu bulduğum için şanslıydım.
"Bu delilik Arda." dedi Barış yüzümdeki beyaz boyaya dokunarak. "Bir prensle nişanlısın, koca bir siktir. Seni göremiyorum bile. Kim bilir.. Kim bilir annenler bunu duysa?"
"Hayır." dedim hemen omuzlarını tutarak. "Hayır Barış, asla bilmemeliler. Aslında senin de bilmemen gerek ama aklımı oynatacağım. Sana ihtiyacım var." diyerek kollarımı omuzlarına sardığımda aynı şekilde beni sıkıca kavramıştı. Onu o kadar çok özlemiştim ki, nasıl ayrılacağım bilmiyordum.
"Umarım ağlamıyorsundur." dedi Barış ağlamaklı bir sesle. Hep kırılgan olmuştu zaten ve bu tanıdıklık yüzümde kocaman bir gülümseme oluşturdu.
"Barış," dedim gülerek. "Ben iyiyim, sadece korkuyorum. Dengesiz de olsa bir yeteneğim var ve tüm bu insanlar beni gümüş kan sanıyor. Ama düşününce.." Sesimi alçaltıp bakışlarımızı eşitledim dikkatle, "Bu bir şans olabilir." dedim. "Güney, benim gibi başkaları olabileceğini düşünüyor ve eğer onlara ulaşabilirsek, bir isyan başlatacağım. Güney, kızılların beni öğrendiklerinde ayakkanacağını ve bunun gerçekten başarılı olabileceğini düşünüyor. Ben de inanıyorum."
Barış şokla gözlerini irileştirip dudaklarını araladı ama bir şey söyleyemeden tekrar kapattı ve ifadesini düzeltip kaşlarını çatarak hala girişte bekleyen Güney'e kısa bir bakış attı." Ona çabuk güveniyorsun. "dedi." Sonuçta o da bir gümüş, ve güvenilmez. "
" Bana bu teklifi o yaptı. "dedim anlamayarak." Böyle bir şeyde onun yararı ne olabilir ki? "
" Yine de dikkatli ol, sana bir şey olsun istemiyorum. Sakın kendini öne atma. "diyerek bir çocuk gibi mızırdandı. Yanaklarını yakalayıp gülümseyerek uzun birer öpücük bıraktım.
" Artık annem şüphelenecektir. Gitsek iyi olur. "dedi tam bu sırada Güney yanımıza gelerek. Barışa son kez gülümseyip vedalaştım ve tekrar görüşmek üzere sözleşerek zorlukla uzaklaştım ordan.
" Bu gece mutfak kapısının orda, aşçılar çıktıktan sonra Kuzey'le buluşacaksın. Seni ailene götürecek. "dedi kış bahçesinden ayrılmadan fısıltıyla.
Başımı kaldırıp ona baktım hemen." Çok teşekkür ederim Güney, gerçekten. Sana borçlandım."dedim minnetle ellerini tutarak. Aydımlarımız durdu ve Güney kısa bir an birleşik ellerimize bakıp gülümsedi.
" Ben bir şey yapmıyorum ki, Kuzey'le teşekkür et. "dedi gülümseyerek.
" Senin ikna ettiğini biliyorum. Yoksa o mümkün değil kabul etmezdi. "dedim ve ellerini hafifçe sıkıp yürümeye devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gümüş Kraliçe - Omegaverse
Teen Fiction... [TAMAMLANDI] OMEGAVERSE ve fanmade kitabıdır. Yattığım yerde kıpırdanıp yavaşça gözlerimi araladım. Ve ilk gördüğüm şeyin Kuzey'in kuzgun karası saçları olmasını beklemiyordum. Gözlerim anında yuvalarından fırlayacak gibi açıldığında dün yaşad...