Episode 30

2.5K 277 41
                                    

Huzursuz hissediyordum.

Göz kapaklarım sıkıca birbirine yapıştırılmış gibiydi. Belki de günlerdir hiç aralamamıştım ki gözlerimi şimdi zorlanıyordum.

Uyanmak istemiyordum. Eğer gözlerimi araladığımda karşımda Kuzey'i görmeyeceksem, bütün bu kabus son bulmayacaksa uyanmayı reddediyordum.

Saçlarımın arasında yumuşak bir dokunuş hissettim. Bir el önce saçlarımı geriye doğru taradı, biraz oyalanıp saçlarımın arasından kaydı ve yanağıma tüy haifliğinde konduğunda irkilerek gözlerimi açtım.

Mahmur bakışlarım hemen elin sahibine döndüğünde istemsizce yüzüm buruştu. Güney başucuma yaslanmış ve yüzüme fazlaca yaklaşmış bir şekilde beni izliyordu.

En kötüsü ise uyandığımda kabusumu hatırlatırcasına karşımda onu görmek berbat hissettiriyordu.

"Sonunda uyandın." diyerek dudaklarını kıvırdığında elinden ve ondan uzaklaşıp başımı çevirdim.

Tüm bedenim tutulmuş gibi olsa da zorlukla diğer tarafıma dönüp ondan saklamayı başarabilmiştim. Onunla konuşmayı, onu görmeyi kısacası onunla ilgili olan hiçbir şeyi istemiyordum. Kaçabildiğim yere kadar da mücadele edecektim.

"Çok inatçısın." dedi alayla. "Bir anlaşmamız var unutma. Barışmadık mı hala?"

Yattığım yerde sinirle doğrulup ona ters yan bir bakış attım ve surat asmaya devam ettim. "Ya yalan söylüyorsan?" diye sordum homurtu gibi.

"Kaçtı," dedi eğlenir gibi. Kuzey'in kaçmasına niye bu kadar keyifliydi diye düşünürken, "Üstelik seni almaya çalışmadı bile. Galiba o kadar da umurunda değilsin." diye eklediğinde sebebini anlamıştım.

Aklıma nifak sokmaya çalışıyordu ama mümkün mertebe bu laflarına kanmayacaktım. Dişlerimi sıkıp ellerimi küçük yumruklar haline getirdim.

"Fikirlerini kendine sakla." dedim

"Ah, neden?" dedi kıkırdayarak. "Doğruları duymak seni incitiyor mu?"

"Senin gibi bir yalancıdan mı?" diyerek gözlerine baktım dalga geçer gibi.

Güney yüzündeki sırıtmayı kesip yatakta üzerime doğru eğildi aniden. İrkilerek geri kaçtım fakat çekilebileceğim alan kısıtlı olduğundan başım yatak başlığına çarpmıştı.

"N-ne yapıyorsun?" dedim korkuyla. Yüzü hemen yüzümün önündeydi.

Turuncu gözleriyle dikkatli dikkatli yüzüme baktığı her saniye dakikalar gibi gelmeye başladığında titrek bir nefes çektim içime. Ellerimi onu ittirmek için aramıza koyduğum sırada tek avucuyla parmaklarımı yakalayıp hapsetti.

Gözleri farklı bir duyguya kapılıp dudaklarıma indiğinde ise korkuyla başımı yana çevirdim hemen. Şimdi, nefesi yanağıma çarpıyordu.

Her türlü korkutucuydu.

Yutkunma sesini duyabileceğim kadar yakındı ve nefesimi tutmuş, gözlerimi yummamak için içimden saniye sayıyordum. Tam elli sekiz saniye öylece bekledi.

"Artık beni yalancılıkla suçlamanı istemiyorum." diye derin bir nefes alarak sakince ve oldukça nazik bir dille konuştuğunda bunu oldukça tuhaf bulsam da tepki göstermedim. Nefesi her konuşmasında tenime değiyordu ve içim endişeyle doluyordu.

"Tamam, bırak şimdi." dedim ellerimi kastederek. "Uzaklaş."

Aksine yaklaşıp burnunu şakağıma yasladığında saniyesinde gözlerim doldu. Korkudan titremek için kendimi kasıyordum. Gözlerim sımsıkı kapandığı an ise birikmiş gözyaşlarım yanaklarıma süzülmüştü.

İstemiyordum, bana dokunması kendimi aciz ve berbat hissetmeme sebep oluyordu.

Bırakması için çırpınıp kendimi çektim ve sessizce hıçkırdım. Hıçkırık sesimi duyduğu an birden bıraktı beni ve uzaklaşıp yataktan kalktı hemen. Ondan tarafa bakamıyordum.

"Özür dilerim," diye fısıldadığında sesi korkulu geliyordu. "Ben.."

Cümlesini bitirmedi. Birkaç dakika hiç ses çıkarmadan bekleyip ardından hızlı adımlarla odadan çıktığını duydum. O çıktığı an ise kollarımı dizlerime sarıp sessizce ağlamaya devam etmiştim.

***

Kendime sarılmış vaziyette öylece uzanıyorken kapım açıldığında bile olduğum şekli bozmadım. Kimin geldiğini de biliyordum zaten.

Omegam huzursuzlla kıpırdadı içimde.

"Keşke seni o gün öldürseydim." Diyen kızın sesini duyduğumda dahi tepki vermedim. Sırtım ona dönük olduğundan yüzünü göremiyordum da fakat yüzünün buruştuğunu ve tiksintiyle dolu olduğunu bilmemek için görmem gerekmiyordu.

"Belki de yapmalıydın." dedim kısık sesle. Ona bakmama fikrinden vazgeçip zorlukla yattığım yerde doğruldum ve bacaklarımı yataktan sarkıtarak oturur pozisyona geçtim.

Elisa kaşlarını çatmıştı ve tahmin ettiğim gibi iğrenmiş bir ifadeyle beni izliyordu. Gülümsedim.

" Buraya girmeye izniniz var mı Prenses?" diye sordum dalga geçer gibi.

Elisa öfkeyle kaşlarını çattı ve bir adım attı üzerime doğru. Hatta bana vuracakmış gibi elini kaldırmaya yeltendi fakat durdu sonra. Ani bir şekilde aklına bir şey gelmiş gibi yüzü gevşedi. Kollarını bağlayıp beni süzdü gülerek.

"Senin dolduruşuna gelmeyeceğim." dedi sakince. "Yakında ölsem daha iyiydi diyeceksin zaten. Ve canım, Güney'e de fazla güvenme. Sana aşık olabilir ama seni koruyamaz."

Hakkımda bir şeyler biliyordu. Merak edip sormak istiyordum fakat öyle sinir bozucu konuşuyordu ki, o uzun saçlarını ellerine verme isteğim ağır basıyordu. Yanağımın içini dileyip," Neden buradasın Elisa? "dedim bıkkınlıkla.

" Zavallılığını görmek için, ucube. "dedi gözlerini kısarak.

Sen kendi haline üzül be, deli karı.

" Çık, yoksa avazım çıktığı kadar çığlık atarım. Güney'e de sen açıklarsın. "

" İstediğini yapabilirsin, "diye ukalaca konuştuğunda buraya gelme sebebini asıl birazdan söyleyeceğini anlayarak kaşlarımı çattım." Ben müstakbel eşiyim. İstese de bir şey yapamaz o bana. "

Kaşlarım çatıldı." Ne? "dedim anlamayarak.

Elisa gevşekçe güldü." Ah, haberin yok muydu? "diye sordu rol yaparak.

Sanki buraya bunu söylemek için gelmemiş gibi.. Burda olmam onu o kadar kudurtuyordu ki, risk alıp  yanıma kadar gelmiş ve bizzat kendisi söyleme gereği duymuştu.

"Peki,beni ilgilendiren kısmı?" diye sordum kaşlarımı kaldırarak. "Ne güzel tencere kapak olursunuz işte."

Elisa beklediği tepkiyi alamadığı için alenen bozuldu fakat bozuntuya vermedi. "Sevimsiz, ucube." dedi gözleriyle beni süzerek. Kaşlarımı kaldırmaya devam ettiğimde "Karnındakine de güvenme, güçsüz bir fetüsmüş diye duydum." dudak büktü. "Her an düşebilir, sen dikkatli ol en iyisi."

Dudaklarım aralandı. Fakat o soru sormama zaman tanımadan arkasını dönüp çıktı odadan.

Karnındaki mi demişti? Fetüs mü?

Ellerim farkındalıkla karnıma sarıldığında irileşmiş gözlerim bir kez daha gözyaşlarıyla doldu. Fakat bu sefer ki biraz daha sevinç parıltılarıyla taşıyordu.

Odamın kapısı  falza zaman geçmeden açılıp da içeri Güney girdiğinde ise gülerek ağlamaya başlamıştım. Güney kapı ağzında durmuş şaşkınca bana bakmıştı. Yanında ymek tepsisi ile bir hizmetçi duruyordu.

"Hamile miyim?" diye sordum gülerek.

***

Sonraki bölümün 31 olması şerefine beklenen smut yazılır gibi ehehe

Gümüş Kraliçe - OmegaverseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin