Special Episode

1.3K 110 17
                                    

"Kuvars, niçin Yavuz'a böyle davranıyorsun oğlum? O daha küçük, Senin ona abilik yapman gerekiyor tatlım."

"Beni sinir ediyor ama." dedi küçük alfa. Kollarını göğsünde toplamış, eğitim alanında diğer arkadaşlarıyla çalışan deltayı göz hapsine almıştı. Daha on yaşında nasıl bu kadar aksi bir çocuk olabiliyordu, bazen şaşırıyordum ama babam onun benim küçüklüğüm olduğunu söylüyordu. Bu dünyaya benden bir tane daha fazla olur diyordum ama sanırım bunu zaman gösterecekti.

"Yavuz,"diye seslendim diğer çocuğa. Kuvars bana şaşkın sinirli bir bakış atsa da umursamadan bana doğru koşan küçük deltadan bakışlarımı çekmedim. Bu özel çocuk, annesi hastalanıp vefat ettikten sonra babası tarafından saraya getirilmiş ve bize emanet edilmişti. Babasının orduda rütbeli bir komutan olması ve ona bakabilecek kimsesi olmaması dolayısıyla burda kalması herkes için en doğru olandı.

Deltalar özel kurtlar oldukları için, dikkatli eğitilmeleri ve sağlıklı bakılmaları gerekiyordu. Biz de elimizden geldiği kadar onun ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyorduk fakat Kuvars, ondan iki yaş küçük bu çocuğu bir türlü kabullenememişti. Ona zorbalık yapmasından endişelenmiyordum çünkü oğlum öyle bir çocuk değildi ama her seferinde mutlaka kavga edecek bir şeyler buluyorlardı.

Küçük çocuk her ne kadar itiraz etsem de, ona öğretildiği gibi reverans yaparak yanımızda durdu. Kuvars'a çekingen bir bakış atıp yeniden bana dönmesi dudaklarımın kırılmasına neden olmuştu.

"Yine kavga ettiğinizi duydum. Bir de sen anlatmak ister misin bana?" diyerek küçük çocuğun önünde eğildim ve onunla aynı boya gelmeye çalıştım.

Tekrar Kuvars'a çekingen bir bakış atıp bana döndü. Nedense o çekingen halini bir tek  benim küçük alfamın etrafında takınıyordu. Yoksa benim gözlerimin içine bakarken gayet cesur ve küçücük boyuna rağmen güçlü duruyordu. Dik başlı bir çocuk olduğunu bilmeyen yoktu zaten.

"Prenses Safir'e kılıç dersinde yardım ediyordum." diyerek anlatmaya başladı sakince. Safir henüz yeteneğini keşfetme işti bu yüzden temel savaş dersleri alıyordu. "Sonra Kuvars, özür dilerim," diyerek Kuvars'a beni şaşkına uğratan imalı bir bakış atarak, "Prens Kuvars, bir anda yeteneğini kullanarak beni arenaya sürükledi. Neredeyse ateş dumanında boğuluyordum."

"Asıl ben boğuluyordum, ellerimi dondurdu. Bakar mısın hala mor parmaklarım." diyerek Kendini savunurcasına parmaklarını gözlerime uzatan Kuvars'ın ellerini tuttum. Gerçekten hala soğuklardı. Yavuz'un buz yeteneği daha önce kimsede görmediğimiz nadir yeteneklerden biriydi ve aynı zamanda delta olduğu için henüz çocuk olsa da öldürücü bir yetenekti. Bir kişinin sadece kalbini dondurması bile yeterliydi.

"İkiniz de fazla ileri gidiyorsunuz artık." dedim burnumdan bir nefes vererek. "Sen küçük adam, kimseyi teklifsizce arenaya çağıramazsın. Düello karşılıklı anlaşmayla yapılır. Ve diğer küçük adam, birbirinize şiddetle karşılık vermek ikinizi de haksız duruma düşürür. Beni anlıyor musunuz?"

İkisi de birbirine dik dik bakarken başlarını salladılar ve bu beni hiç ikna etmedi.

"İkinize de ceza vermek zorundayım. "dedim dudak bükerek." Bir hafta sessiz taş bilekliği takıyorsunuz ve tüm dersleriniz ortak olacak. Yani, iyi anlaşmaya çalışmayı öğrenmelisiniz bir an önce. Kolay gelsin. "diyerek ikisinin de şaşkın ve itiraz dolu çırpınmalarını görmezden gelerek ordan uzaklaştım.

***

Cezanın üzerine iki gün geçmiş ve çocuklar Kuzey'le birlikte yeni ağaç evin inşasına yardım ediyorlardı. Kuvars ve Yavuz birbirlerine en uzak köşedeyken Safir babası için çivi kovasını taşıyordu. Onları kamelyada çayımı içerek izleyerek keyif çatıyordum ben de.

"Kuvars, kare tahtalardan getirir misin?" diye Kuzey'in seslenmesi üzerine oğlan Yavuzun önündeki tahtaya uzanacağı sırada Yavuz onun için kaldırmıştı bile. Sonunda birbirlerini görmezden gelmedikleri için sevinerek sırıttım.

Bir kaç şey daha yaptıktan sonra onları boya kutularıyla baş başa bırakan Kuzey, yorgunca yanıma gelip oturarak beni tek hamlede kucağına çekmişti.

Şaşkın ve telaşla etrafa bakınıp "Ne yapıyorsun aniden?" dedim irileşmiş gözlerimle.

"Yorgunluğumu atıyorum." dedi umursamazca. Yanımıza buzlu bir içeceği bırakmak için gelen oğlanlardan biri gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıyor ve kırmızı yanaklarını saklamaya çalışıyordu ama görmüştüm. Oğlanın hemen uzaklaşmasının ardından Kuzey'in omzuna vurdum utançla.

"Rezil olduk."

"Hiç de bile." dedi. "Birbirimizi sevmemiz hoşlarına gidiyor."

"Arsız." diye hayıflandım.

Umursamadan boynuma yaslandığı dudaklarını olduğu yere bastırdı. Elleri belimi sıkıca tutmuş ve olduğu yeri parmak uçlarıyla karıncalandırıyordu. İstemsizce itirazlarına rağmen boynumu eğerek ona alan tanıdım. Sırıttığını hissediyordum.

"Kötü birisin." dedim dişlerimin arasından.

Sesli gülerek boynuma bir kaç ısırık ve öpücük daha bıraktı. Dudaklarımı birbirine bastırdım. "Senin kadar değil." dedi derin bir nefes vererek. "Beyazın ne kadar yakıştığını biliyorsun ve bütün gün karşımda bu kıyafetle salınarak yürüyorsun. Bence omegam, biraz yaramaz biri. Hayıflanmaya hakkı yok."

"İftira da atıyorsun." dedim sinsice. Kucağında biraz kayıp malum bölgesine kalçalarımı koymaktan çekinmedim. Büyük eli belimi daha sıkı kavradı. Etrafa, özellikle çocukların olduğu tarafa bakıp, Kuvars ve Yavuz'u kontrol ettim.

"Neyseki iyi anlaşıyorlar artık. Sanırım Kuvars Safiri kıskanıyor." dedim ikisini dalgınca işaret ederek.

Kuzey başını boynumdan kaldırıp çeneme ve yanaklarıma taşıdı dudaklarını. Nefesi yüzümü ısıtırken alayla sırıtıp "Öyle olduğunu hiç sanmıyorum." dedi.

" Nasıl yani?"

Başımı kendine çevirip dudaklarıma kısa kısa öpücükler bıraktı. Büyük eli saçlarımın arasına girip kafa derime masaj yaparken mayışmış hissetmeye başlamıştım. Hiçbir şey yapmadan kendimi ellerine bırakmak kadar huzur verici çok az şey vardı.

" Kıskandığı doğru ama o kişinin Safir olduğunu sanmıyorum, benim saf sevgilim." dedi.

Yani.. Yavuz'u mu? Gerçekten mi? Daha on yaşındalardı ama ilk aşk için belki de doğru zamandı.

Gümüş Kraliçe - OmegaverseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin