Episode 14

3.4K 338 60
                                    

Kraliçe'ye yeminli bir şifacı tarafından düzgün bir şekilde iyileştirilmiş ve yanağımda derin kesikten hiç iz kalmayacak şekilde yepyeni bir ciltle kendime bakıyordum.

"Teşekkür ederim." dedim şifacı betaya ve aynayı tutan Güney'e yeterli manasında kafamı salladığımda elindekini masaya bıraktı.

Beta reverans yapıp odadan çıktığında derin bir nefes bırakıp kollarımı masaya yaslayarak kafamı gömmüştüm.

Az önce çıktığım savaş bana iyi bir ders olmuştu. Kendimi fazla büyük görmüş ve bir an için bir gümüş gafletine düşmüştüm. Ben bu değildim. Pekala savaşçıydım. Hayatım boyunca mücadele vermiştim ama bu farklıydı. Bu kendime taktığım bir çelmeydi.

Ve düştüğümde dizlerimdeki yaralar daha çok avıtıyordu.

Güney sıcak avucuyla sağ omzuma bastırdı destek verir gibi. Ve sanırım nasıl hissettiğimi anlayabilecek en doğru kişi de oydu şuan için.

"Kendine yüklenme." dedi usulca. "Henüz iki haftadır yeteneğini kullanıyorsun. Elisa, doğduğundan beri eğitiliyor."

"Onu neredeyse yemiştim." dedim kafamı kaldırmadan inler gibi sinirle. "Sorun o değil. Sorun.." dedim kekeleyip kafamı kaldırarak. Aynadan kendi mavi gözlerimle göz göze geldim. "Sorun, orda bir an için gaflete kapıldım. Olduğum kişiyi unuttum. Öyle sinirlenmiştim ki, Elisa yapmasa belki de ben ona zarar verecektim. Kendimi.. Kaybetmiştim."

Sözlerim kendim için bile şok etkisi yaratmıştı. Sustuğum an endişeyle alıp verdiğim sert nefeslerim dışında ses duyulmuyordu. Çekingen bakışlarımı kendi mavilerimden çekip Güney'in kızıl gözlerine çevirdim. Bana şefkatle bakıyordu ki, beni anladığını bilmem için bu yeterliydi. Sandalyemde dönüp ayaktaki bedeninin beline sıkıca kollarımı doladım aniden. Sanırım beklemediği için kollarımın arasında kasılmıştı ama fazla sürmedi. Sarılışıma karşılık olarak ellerini omuzlarıma sarıp ensemdeki saçlarıma dokundu.

Ne kadar süre öylece bekledik bilmiyordum ama omegam, bir türlü Güney'in alfasından hoşlanmıyordu. Şimdi olduğu gibi beni rahatsız ederek de uzaklaşmamız için elinden geleni yapıyordu.

"Şifacı.." diyerek bir anda sessizliği bölüp odaya dalan Kuzey kısaca duraksayıp, "Bu karışımı verdi." dedi.

Biz de o ara birbirimizden ayrılmış ve farklı yerlere bakmaya başlamıştık. Yanlış bir şey yaparken yakalanmış çocuklar gibi davranmamızı gerektirecek bir şey yoktu ama yine de bir daha birbirimize bakmadık.

"Benim anneme uğramam lazım," dedi Güney. "Akşam  sen evine gitmeden önce görüşürüz." diye ekledi bana hitaben ama yüzüme bakmadan çıkıp gitti. Bu yüzden başımla onayladığımı görmemişti.

Kuzey ile başbaşa kaldığımızda bakışlarım bunu bekliyormuş gibi hemen onu buldu. Aynı şekilde o da bana bakıyordu. İlk önce yanağımda kesiğin olması gereken yere kaydı kırmızı gözleri ve ardından yeniden gözlerimi buldular.

Elinde sıkı sıkıya tuttuğu ilaç şişesi elinde çatırdıyor gibiyken onu sertçe masama çarpmış ve "İçersin." demişti.

Şaşkınca şişeye bakıp, "Kafama atsaydın." dedim çemkirir gibi.

"Kafan pek bir sağlam, bir şey olmazdı." dedi.

Ağzım aralık sinirle ona geri döndüğümde aklımda ne az önceki yenilgi ne de kendime öfkem vardı. İki saniye de beni deli etmeyi başarıyordu sahiden.

"Nişanlının yarım bıraktığı işi tamamlamaya mı geldin, noldu?" dedim o anki gıcıklıkla.

Kuzey söylediğimle suratıma dik dik bakıp ardından gözlerini yumarak iç geçirdi. Biraz sonraysa sakinleşmiş ve gözlerini araladığında daha anlayışlı bir ifadeyle bakmıştı.

Gümüş Kraliçe - OmegaverseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin