"Kelepçeleri çıkarmamı sorun etmiyorsun, yanlış anlamış olmalıyım." dedim alay eder gibi kısaca gülerek.
İşin aslı içten içe ürküyordum. İsteyeceği şey beni korkutuyordu. Pekala kabul etmeyebilirdim fakat en ufak şansı da değerlendirmem gerekiyordu. Bu durumda kabul etmemek bir seçenek değildi.
O da bunun farkında gibiydi zaten.
"Hiç şaka yapmıyorum." dedi ellerini önünde kavuşturup omuzlarını dikleştirerek.
"Peki şartın nedir?" diye sordum sonunda cesaretimi toplayıp ben de ciddileşerek.
"Bu akşam nişan balosu var." diye gözlerini üzerimden kaçırarak konuşmaya başladı. Saniyeler önceki kararlılığı ve ciddiyeti biraz dağılmış gibi çekingen bir hareketti.
Kaşlarım çatıldı. "Öldürsen bile seninle evlenmem." dedim hızlıca. En uç noktaları düşünüyor olmak benim suçum değildi.
Güney kaşlarını çatıp kısaca bana baktı fakat hemen sonra yeniden bakışlarını çekerek yatağa dikti. Düşünüyormuş gibi biraz bekledikten sonra yeniden boğazını temizleyip" Daha büyük bir şey. "
Korkum mümkünmüş gibi katlandı.
" Elisa'yı bu gece öldürmen gerek"
Buz kestim, kelimeleri kulaklarıma ulaşıp beyin süzgecim geçer geçmez. Bana birini öldürmemi teklif ederken bile öyle bir tavırdaydı ki sanki iyilik istiyormuş gibi..
Boğazım düğümlendi ve ben konuşma yetimi kaybettim sandım.
O an yüzümde nasıl bir ifade vardıysa Güney bir kez bana baktıktan sonra telaşla üzerime doğru yürümüştü ki telaşla ondan kaçındığımı gördüğünde duraksadı.
"Sen yapabilirsin sadece. Dikkat çekmez, kimse sana karşı gelemez."
"Sen," dedim kekeler gibi. "Çıldırdın mı?"
"Hayır bak, anlamıyorsun." dedi hızlıca. "O kız evlendiğimiz ilk gece benden kurtulacak zaten. Etrafım o ve onun ailesiyle çevriliyken elim kolum bağlı. Direnemem. Ama sen, yapabilirsin."
"Senin ölmeni neden umurasayaım ki?" diye aniden kendimden beklemediğim derecede soğuk bir tonda konuştuğumda Güney dondu.
Gözlerinden geçen o hayalkırıklığı hayaletini gördüm ve sanki rol yapmıyordu.
"Ben ölürsem," dedi ve bir kez yutkundu. Asla bana bakmıyordu şimdi. "Seni ve bebeği.. Sağ bırakır mı sanıyorsun?"
Ellerim istemsizce karnımı sardığında Güney de kısaca karnıma doladığı kollarıma bakmıştı.
"Seni öldüreceğini nerden biliyorsun?"
"Annem," dedi ve açıklaması oldukça yeterliydi.
"O zaman neden anneciğinden yardım almıyorsun? İkiniz birlik olup daha önce babanı.."
"Olmaz." dedi cümlemi bitirmeme izin vermeden. "Her yolu düşünmedim mi sanıyorsun. Eğer anneme dair en ufak bir iz bulurlarsa krallık ikiye bölünür. Böyle bir kaosu şu anda kimse taşıyamaz."
"Sessizce çözebilecek kadar zekisiniz sanıyordum." diye alay ettiğimde ofladı.
"Bunun sessiz bir yanı yok. Ayrıca senin yapman her açıdan daha akıllıca olur."
"Sanki basit bir şeymiş gibi konuşma." dedim sinirle. "O kız beni öldürüyordu daha öncesinde."
Ve o an birden aydınlandım. Kuzey'in geçmişte söyledikleri bir bir zihnime dolduğunda her saniyesinde kaşlarım daha çok çatıldı.
"Bir dakika sen.." dedim. "O kızla düello yapmamı istiyorsun. Meydan okuma. Kraliçe seçilmek için, üstün olduğumu kanıtlamak için."
"Sonunda seninle evlenmem gerekecek." Başımı hızla iki yana salladım. "Asla olmaz."
"Başka yolu yok." dedi.
Aslında vardı. Taşlar kafamda bir bir yerine oturmaya başladığında son kez ellerimdeki kelepçeye baktım ve kararımı verdim.
Daha biraz önce asla diyerek reddetiğim şeyi "Kabul ediyorum." diyerek onayladım bu defa.
Şimdi tek ihtiyacım olan şey Barış'a konuşmaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gümüş Kraliçe - Omegaverse
Teen Fiction... [TAMAMLANDI] OMEGAVERSE ve fanmade kitabıdır. Yattığım yerde kıpırdanıp yavaşça gözlerimi araladım. Ve ilk gördüğüm şeyin Kuzey'in kuzgun karası saçları olmasını beklemiyordum. Gözlerim anında yuvalarından fırlayacak gibi açıldığında dün yaşad...