Episode 7

4.9K 459 22
                                    

Salona girdiğimizde Güneyle birlikte, kafam çok karışıktı. Bir yandan Kuzeyin amacını anlamaya çalışıyor ve akıl sır erdiremiyordum. Diğer yandan ise, düşütüğüm lanet durumda, Güney'in arkadaş olabileceğimizi söyleyerek sıcak davranması iyi geliyordu.

Düşüncelerimi arasından sıyrılmaya çalışarak yemek salonunu incelemek için başımı kaldırdım ve etrafa bakındım. Bu sırada Güney kolunu uzatmıştı nazikçe, girmem için.

Bir ona bir kıvırdığı koluna bakarak ona doğru yaklaştım ve koluna girdim,"Şimdi sakin olmak isteyebilirsin çünkü birazdan ortalık fena karışacak." Diyen Güney söyleriyle sakinleşmeme asla yardımcı olmuyordu.

"Ne için?" dedim anlamayarak.

"Bu insanları hiç tanımıyorsun sevgili nişanlım." dedi Güney vakurca ve bu tavrı bana kısa bir an sanki ikimiz de gümüşlerden nefret ediyormuşuz gibi hissettirdi. Tabii o da bir gümüş olmasaydı. "Gümüşler arasında omegalar çok nadirdir. En başta bunun için etrafını piranalar gibi saracaklar. Dikkatli olmalısın. Ve senin sahte ailenle ilgili beklediğinden daha fazla şüpheci olacaklar, onları bir gümüş olduğuna inandırmalısın. Yoksa seni kraliçenin gazabından koruyamam. Kimse, koruyamaz. "

Yutkundum. Oluk oluk terleyen ve titremeye başlayan ellerimi zapt edemiyordum. Göz bebeklerim bile endişeden titriyordu sanki. Her an düşüp bayılabilirmişim gibi bir ağırlık çökmüştü üzerime. Neyseki Güney beni tutuyordu.

" Hiç yardımcı olmuyorsun. "dedim kısık sesle ve hayıflanarak.

Güney kısıkça güldü." Rehavete kapılma diye. Rahatladığın anda savunmak için zamanın olmayabilir. "dedi.

Bu şekilde bilge konuşması başlarda hoşuma gitse de şuanda beni sinir ediyordu. Sanki gizli bir şeylerin peşindeymiş de ben de bu plan için bir anahtarmışım gibi davrandığını düşünmeye başlamıştım. Çünkü, bir şekilde bu nişan planına sıkı sıkı tutunmuştu. Beni şüphelendiriyordu.

Salonun son kapısından da geçtiğimizde kalabalık davet alanındaki herkes bir anda ölüm sessizliğine büründü. Biri salonunun sesini aniden kısmış gibi çıt bile çıkmıyordu ve tüm bakışlar kol kola olan Güney ve benim üzerimdeydi. Sopa yutmuşum gibi kasıldım kaldım. Güney beni zoraki bir şekilde yürütmese sonsuza kadar kapının girişinde kalabileceğimi düşündüm.

Tanrım bu delilik. Gün sonunda kafam bedenimden ayrılmazsa şanslı olacağım.

Etraftaki insanlar üzerinde kaçamak bakışlarla gözlerimi gezdirdim. Bütün o renkli şatafatlı kumaşlar içindeki soylu aileler pür dikkat bana bakıyordu. Tenimdeki boyaya şükrettim o an.

"Tırnaklarınla kolumu deldin." diye fısıldadı Güney neşeli bir sesle üzerime eğilerek. Ve hala yürümeye devam ediyorduk.

Şaşkınlıkla kolundaki elime bakıp tutuşumu gevşettim hemen. "Özür dilerim." dedim ben de fısıltıyla.

Sonunda bakışları arkamızda bırakıp kral ve kraliçenin önüne geldiğimizde derin bir nefes bıraktım. Gümüş gözlerin sırtımda baskısını hissetsem bile onları görmediğim için şuan daha rahattım.

Kraliçe soğuk gözlerini ikimizin üzerinde gezdirip yavaşça ayağa kalktı. Ve halkına samimiyet taşımayan o soğuk gülümsemesiyle baktığında, kimse farketmiyor mu, diye düşünmeden edemedim.

"Bugün burada hiçbirimizin aklına gelmeyecek şahane bir sürprizle karşılaştık sevgili yutdaşlarım. Uzun zaman önce savaşta mertçe çarpışarak şehit düşmüş Doğunun soylu kumandanı Yıldırım lordu Sarp'ı hepimiz hala minnet ve gururla anıyoruz. Ve şimdi onun yıllar önce savaş sırasında kaybalon oğlu Boran'la tanışın dostlarım. Bugün sürpriz bir şekilde karşımıza çıkan bu tatlı omegayı sorguladığımda inanın sizin kadar çok şaşırdım. Fakat sevinelim ki doğu krallığı yeniden veliahtiyla birlikte hayat bulacak. Oğlumun müstakbel nişanlısı Sarp'ın oğlu  Lord Boran. "diyerek ayak üstü binbir yalan uydurarak beni işaret ettiğinde herkes coşkuyla mırıldanarak hoşgeldin alkışlamasına tutulmuştu. İnsanların kraliçenin sadece sözlerine böyle itimat etmeleri kanımı donduruyordu ama yaşamak istiyorsam sesimi çıkarmaya hakkım yoktu.

"Sakinleş." dedi Güney elimi tutarak. Soğuk parmaklarıma değen sıcak avucu beni ürkütse bile kıpırdayamadım.

Bakışlarımı kraliçenin gözlerinden çekip ilgisizce bizi izleyen kralla kısa bir an göz göze geldim. Ama ona bakmaya da gücüm yoktu. Bu yüzden gözlerimi çevirerek etrafa beni alkışlayan insanlara çevirdim. Herkes coşkuluydu. Bana sevecenlikle bakıyorlardı şimdi. Onlardan biri olmam hepsini rahatlatmışa benziyordu. Nefret ettim. Kızıl kanım ben, lanet olası yaratıklar diye bağırmamak için dilimi ısırmam gerekmişti o vakit.

Bakışlarım yoğun bir baskı sonucu köşeye çevrildiğinde Elisa ile göz göze geldim. Bana öyle sert ve baskıcı bakıyordu ki gözlerindeki cinayeti görmemek mümkün değildi. Onun kraliçe denemesini mahvettiğim için miydi bu bakış yoksa ilk görüşte benden nefret mi etmişti bilmiyordum. Ama onun için bir tehlike olmaktan çok uzaktım. Kuzey'in evlenme teklifini kabul etmediğim sürece. Ki etmeyecektim de.

Bu kızın ellerinde can vermek istemiyordum.

"Şimdi asıl törenimize ve kraliçe denemesinin kazananı çok sevgili Leydi Elisa'ya öncelik verelim lütfen. Oğlum ve sürpriz nişanlısını yerlerine davet ederek sevgili oğlum Veliaht Prens Kuzey'i ve Leydi Elisa'yı kutlayalım. İyi eğlenceler." diyerek bir kez daha kraliçe konuştuğunda bakışlarımı Elisa'dan çektim ve Kuzey'e baktım.

Evlenmek üzere olan biri için oldukça neşesiz ve sakin görünüyordu. Ben de istemediğim ve hiç tanımadığım biriyle evlenmek üzere olduğumdan onun ne hissettiğini anlayabiliyordum ama o sanki fazla umursamazdı. Sanki bir görevi yerine getiriyormuş gibi zorakiydi. Ona acıdım o an.

Biz Güneyle yerimize geçerken ve Kuzey Elisa'ya doğru yürürken kısa bir an kollarımız çarpıştı. Birbirine sürünen kıyafetlerimiz bile kısacık bir kıvılcım yaratmış gibi sarsıcıydı. Niye böyle hissettiğimi bilmiyordum ama tutup durdurmak ve tüm bu töreni mahvetmek isteyen yanım öyle ağır bastı ki bocaladım.

Gücüm yeter miydi?

Ne kadar güçlüydüm?

Tüm bu düzeni, bu dünyayı alt üst edebilir miydim?

Ama o an anladım. Ben kendi kanım için bir umut ışığıydım. Tüm kızıl kanlar adına, kendim ve ölen insanlarım adına bu krallığı ve bu düzeni mahvedecektim.

Onlar gümüş bir kraliçe istiyorsa onlara çok daha iyisini verecektim.

***

Bu kitaba bölüm atmayalı asır oldu galiba. Kurguyu unutmuşum :')

Gümüş Kraliçe - OmegaverseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin