Elisa'ya bu şekilde yakalanmak sanırım benim lanetlendiğimi gösteriyordu. Kız, sadece onun kraliçe denemesini mahvettim diye benden nefret ediyorken bir de Kuzey'le neredeyse öpüşecekken yakalanmak.. Sanırım beni gerçekten öldürecekti.
O pozisyonda yakalanmak, ne yazık ki başka anlamlara gelmezdi. Ki Elisa zekiydi. Ne olduğunu anlamıştı.
"Siz.." dedi şoka uğradığını dışavuran sesiyle. "Siz az önce.."
"Boran, balo için dansa hazır olmadığını söyledi. Ben yardımcı oluyordum sadece." diyerek durumu açıklamaya çalışan Kuzey daha mı kötü etmişti emin değildim ama ikimiz üzerinde sürekli gözlerini gezdiren Elisa, belki de yalnızca inanmak istediği için başıyla onaylamıştı.
Rahatlamış görünmüyordu. Hiçbirimiz rahatlamış değildik.
" Ben, özür dilemek için gelmiştim." dedi kız dakikalar sonra. Sesi az önceden midir bilinmez hiç hoşnut değildi. "İleri gittim, arenada. Özür dilerim." dedi soğukça.
Aynı soğuklukla başımla onayladım. Cevap vermek istemiyordum. Zaten samimi değil göstermelik bir özürdü. İkimiz de biliyorduk ki orada beni yaralamak istemişti. Hatta belki öldürmek. Böyle bir şeyden pişman olmayacağı da kesindi. Kuzey'in gazabından çekindiği için dilediği göstermelik özrüne ikimizin de ihtiyacı yoktu.
"Biz çıkalım o halde. O da dinlensin." diyerek sessizliği bölen Kuzey'in gergin sesiyle Elisa bana son kez soğuk gözleriyle bakmış ve arkasını dönerek çıkmıştı. Ama kapının dışında Kuzey'i de beklemeyi ihmal etmemişti. Bir saniye bile yalnız kalmamızı istemiyordu belli ki.
Kuzey çıkmadan önce bana bakmamıştı bile. Kapıyı üzerime örtmüş ve beni öylece bırakmıştı odada.
Sorumluluk hissetmeliydim değil mi? Sonuçta ikimiz de farklı insanlarla nişanlıydık. Bunun zorlama olması bir şey değiştirir miydi? Nişanlısı olan birini öpmek üzereydim az önce.
Daha öncesinde onunla çok daha müstehcen şeyler yapmamışım gibi..
Bu beni çok mu kötü biri yapıyordu? Belki de Elisa beni öldürmeye çalışmakta haklıydı. İğrenç hissediyor olmalıydı. Benim yüzümden..
Hareketlerine biraz daha dikkat etmeliydim, Kuzey yanımdayken. Ona hissettiğin çekimi ne inkar edebilir ne de durdurabilirdim fakat içimde yaşamalıydım ne yaşıyorsam.
***
Gün içerisinde yalnızca akşam yemeğinde insan içine çıkmış, onun dışında odamda eve dönme vaktinin gelmesini beklemiştim. Heyecandan yerimde duramazdım normalde ama yeteneğimle alıştırmalar yaparak zihnimi dağıtmaya çalışmıtşm.
Yine de zaman yaklaştıkça içimdeki kıpırtı ve özlem artıyordu. En sonunda Kuzey ile anlaştığımız vakite yarım saatten az bir zaman kaldığında heyecanını daha fazla gizleyemez olmuştum. Babamı ve Arya'yı çok özlemiştim. Abim eve dönmüş müydü, belki.. Bir umut dönmüş olabilirdi. Akın, en sevdiğim kardeşimdi. İnkar edemezdim. Onunla daha çok vakit geçirdiğimizden midir bilmiyorum, bana her zaman diğerlerinden daha yakın gelmişti. Savaşa çağrıldığı gün bana verdiği boncuk küpeyi gözüm gibi sakınıyordum. Eğer ondan bana kalan tek şey bu olursa diye..
Odamın kapısı sinsice iki kez tıklatıldığında yataktan sekerek kalktım ve kapıyı açtım hemen. Karşımda Güney vardı.
"Hadi gitme vakti. Ben sizin için muhafızı oyalayacağım." dedi sessizce. Sonra gözlerime daha dikkatle bakıp "Sapasağlam bana geri gel olur mu?" demişti.
Dudaklarımda hafif bir kıvrılma oluşturan son cümlesiyle iç geçirip uzanıp yanağına küçük bir öpücük bıraktım. Gözüme bir anda çok sevimli gelmişti. Sanki sonsuza dek gidiyormuşum gibi ürkek bir tavırla konuşmuş olmasıydı belki sevimli gelen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gümüş Kraliçe - Omegaverse
Teen Fiction... [TAMAMLANDI] OMEGAVERSE ve fanmade kitabıdır. Yattığım yerde kıpırdanıp yavaşça gözlerimi araladım. Ve ilk gördüğüm şeyin Kuzey'in kuzgun karası saçları olmasını beklemiyordum. Gözlerim anında yuvalarından fırlayacak gibi açıldığında dün yaşad...