Kuzey bana anlamadığım bir bakış atıp, kardeşine dönerek gülümsedi. "Ben de Arda'dan özür dilemek için gelmiştim. Neredeyse onu zehirliyordum ya." dedi açıklayarak.
"Anladım." dedi Güney başını onaylar gibi eğerek. "Ama şimdi izin verir misin bize? Sevgili nişanlıma benim bir canavar olmadığımı anlatmak ve kendimi tanıtmak istiyorum."
Kuzey bakışlarını ondan çekip bana baktı ve ben o kısa anda onun kararsızlığını gördüm. Sonra hemen toparlayıp yüzüne zoraki bir gülümseme kondurarak başıyla onayladı ve kapıya yöneldi. O çıkıp gidene kadar sessizce bekledik.
Güney salak değildi. Kuzeyin tavırlarındaki tuhaflığı sezmişti ama belki de sadece nezaketen ve abisine saygıdan onu yermek için bir şey söylemedi. Yalnızca yanından geçebilmesi için ona yol verdi ve benim yanıma doğru yürüdü.
Her adımında yerimde geriliyordum ve nedendir bilmiyorum, imdat, diye bağırarak kaçmak istiyordum.
"Merhaba, şimşek çocuk ve tabii sevgili nişanlım." dedi gülümseyerek. Yumuşak ve tedirgin etmekten oldukça uzak bir gülümsemeydi ama annesini düşündüğüm zaman istemsizce beni rahatsız ediyordu işte. Benim için Güney, annesiyle kıyasladığım biriydi şimdilik.
"Merhaba." dedim ben de gülümsemeye çalışarak. "Ama şimşek çocuk, lakabını pek sevdiğim söylenemez. Lütfen sadece Ardayı kullan."
Bana anlayışla dudak bükerek, "Haklısın," dedi kibarca. Zaten her hareketi fazla nazikti. Rahatsız edici derecede nazik. "Bu arada çok.. Güzel görünüyorsun." diyerek konuyu değiştirdi. Turuncu gözleri gümüşe boyanmış tenimde ve ışıltılı kıyafetlerim de gezindi. "Yakışmış."
Yerimde kıpırdanıp, "Pek benim tarzım değil." gibi saçma bir cevap verdim. Şuan yalnızca kafamı bir yerlere sürtmek istiyordum. Çünkü, ne bileyim. Utanmıştım?
"Bu boyalar kırmızı yanaklarını gizleyecek kadar kalın değil." dedi gülerek. "Utanman için söylemedim. İnsanlar senin bir gümüş olduğuna inanacaklardır, gerçekten üzerinde kötü durmamış demek istemiştim."
"Ah," dedim içimden kendime söverek. "Sanırım kardeşler arasında zeki olan sensin."
Bu dediğime ikimiz de güldüğümüzde, "Kuzey, kral olmak için yaratılmış. Ben daha çok inek ve ezik olanım doğru."
"Öyle demedim." dedim tuhaf bir savunma ihtiyacıyla.
"Boşver" dedi gülerek. Sahiden bu konuda hiçbir sorunu yok gibiydi ya da varsa bile çok iyi gizliyordu . "Sanırım artık, ondan daha iyi bir şeye sahibim." diye mırıldandı. Yanakları beyazlamıştı ve bunun gümüş kanlar için utanma belirtisi olduğunu biliyordum.
Kaşlarımı kaldırıp, "Neyden bahsediyorsun?" dedim.
Güney bir süre bana sessizce baktı ve "İyi anlaşacağız, küçük omega." dedi sorumu görmezden gelerek. "Hadi salona gidelim. Herkes bizi bekliyor."
Bunun bu kadar hızlı olmasına bir türlü alışamayacaktım. Bir yanda Kuzeyin dedikleri ve tamamen aptallık diyebileceğim saçma planı, diğer yanda ise Düşüncelerimi tersine çevirmeye başlayan Güney vardı. Aslında iki tarafı da seçmekten ziyade burdan kurtulmak istiyordum ama lanet olsun ki bu seçeneği bana sunmuyorlardı. Ya mahvolacaktım ya da daha çok mahvolacaktım. Karar vermek zordu.
"Güney," dedim durmasını sağlamak için. Ona nasıl hitap edeceğimi bile bilmiyordum daha. Alfam filan demeyecektim asla, düşününce bile kusasım geliyordu. Majesteleri? Belki..
"Bir sorun mu var?" dedi anında bana dönerek. İsmiyle hitap etmemi sorun etmediğinde ben de boşvermiştim.
"Ben yapmak istemiyorum." dedim yutkunarak. Güney o dakika kaşlarını çatacak gibi olmuş fakat ifadelerini düz tutmayı başarmıştı. "Ben sanırım," Tanrım canımı, şu dakika al yalvarırım. "Ben sanırım Kuzeye mühürlendim."Tanrım al hadi, bundan daha iyi bir zaman yok. Kendimden nefret ediyorum.
Güney bu defa kaşlarını çattığını gizlemedi." Anlamadım. "dedi. Gayet doğal bir tepki olarak.
"Yani ruhsal bir bağ," desim daha da saçmalayarak. "Biz kızıllar böyle söyleriz."
"Arda." dedi Güney kafası karışık bir şekilde. "Ne saçmalıyorsun?"
"Ben seninle mühürlenmek istemiyorum." dedim bir çırpıda. Omuzlarını düşürüp bakışlarımı kaçırarak uzun bir nefes bıraktım.
Güney beklemediğim şekilde kahkaha attığında anlamaz bakışlarımı kaçırdığım yerden hızla ona çevirdiğimde eğlenen suratını görmüştüm.
" Böyle bir şeye gerek olduğunu sanmıyorum." dedi. "Ordan bakılınca tecavüzcü bir sapığa mı benziyorum?" diyerek dalga geçti ve ben yine utançtan öleyazdım. "Hem bu nişan sadece paravan. Yani biz sadece sadece arkadaşız. Yani istersen?"
Lanet olsun sana Kuzey. Beni niye korkutmuştu ki o aptal. Ben de saf saf inanmıştım, ölüme giden kurbanlık koyun gibi.
"Ama.." dedim kısık sesle.
"Kuzey ben odaya girdiğimde sana bundan bahsediyordu değil mi?" dedi her şeyi anladığını belirterek. Zeki olduğunu söylerken dalga geçmiyordu. "Kafanı bu saçmalıklarla doldurduğuna inanamıyorum."diyerek başını iki yana salladı." Onunla iyi bir konuşma yapmam gerek sanırım. "
*********
Böyle bir kitabım olduğunu kendime hatırlatmak için atılmış kısa bir ısınma bölümüdür..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gümüş Kraliçe - Omegaverse
Teen Fiction... [TAMAMLANDI] OMEGAVERSE ve fanmade kitabıdır. Yattığım yerde kıpırdanıp yavaşça gözlerimi araladım. Ve ilk gördüğüm şeyin Kuzey'in kuzgun karası saçları olmasını beklemiyordum. Gözlerim anında yuvalarından fırlayacak gibi açıldığında dün yaşad...