Episode 47

1.5K 162 30
                                    

Galiba yorum ve oy sınırı koyan bir yazar olsaydım daha mutlu olurdum

Neyse,
Önceki bölüm kısaydı ama uzun bir aradan sonra ilk geçiş bölümüydü o yüzden. Şimdi kaldığımız yerden devam.. Keyifli okumalar.

***

Askerlerin nasıl konuşlandığını bilmediğimizi zannediyordum fakat Kuzey nereye gitmesi gerektiğini iyi biliyor gibiydi. Tesiste, adını böyle anmaya başlamıştım, kaldığımız sürede çoğu akşamüstü bu ormanda antrenmana çıkıyordu. Veya etrafı tanımak için gezi yapıyordu ki şuan bu daha mantıklı gelmişti.

Ben ise antrenmanlar bile boşlamıştım. Kraliçe yi öldürdükten sonra ciddi anlamda yeteneğimi kullandığım söylenemezdi. Kritik bir anda tamamen savunmasız hissediyordum. Özellikle de omegam bebek için kendini korumaya alma ihtiyacı duyduğu anlar için kendime güvenmiyordum.

"Bu taraftan gel," dedi Kuzey daldığım yerden beni sürükleyerek çıkarıp. "Dikkat et kapan var."

Basmak üzere olduğum yerde vahşi hayvanları yakalamak için olan büyükçe gizlenmiş bir av tuzağı olduğunu gördüğümde şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırdım.

"Bunları geçen hafta koydum." diye açıkladı ilerlemeye devam ederken.

"Sen mi?" diye sordum şaşkınca. "İyi de, neden?"

"Bazı şüphelerim vardı." diye geçiştirdi beni. Seri adımlarla ilerlemeye devam ederken ben şaşkınca sürükleniyordum peşimden. Geçtiğimiz bu zamanda farkında olmadığım bir çok şey yaptığını o an anladım.

Ben ailemin ve kendi insanlarımın yanında olmanın verdiği rehavete kapılmış ve savaş düşüncesini zihnimin gerilerine itelemiştim istemsizce. Fakat o, sanki her şeyin nasıl olacağını biliyormuş gibi temkinli ve oldukça hazırlıklıydı da.

Hatta, bir anda tesisten uzaklaşma kararı almasının da tesadüf olmadığını düşünmeye başladım o an.

"Kuzey," dedim dikkatini çekmek için duraksayarak. Adımları benimle birlikte durduğunda endişeyle bana baktı. Gözleri vücudumu taradı hızlıca, bir sorun saptamak için fakat asıl sorun bu değildi.

"Sen.." dedim korkuyla. "Kötü bir şey yapmadın değil mi?"

Kuzey olayları nihayet anladığımı fark ettiğinde endişeli bakışları daha sakin bir hal aldı ve elimi tutarak güven verircesine baktı gözlerime.

"Sadece işleri bizim istediğimiz yola getirdim." dedi tatlı bir sesle. Naifçe fısıldıyor ve beni yatıştırmaya çalışıyordu. Çünkü şuan fazlasıyla endişeliydim.

"Bunları keşke sana anlatabilseydim fakat orası ne senin, ne benim, ne de bebeğimiz için güvenli değildi. Sadece birbirimize güvenebiliriz, unuttun mu? Sadece sen, ben ve bir de küçük alfa.."

İçim rahatlamamıştı. Özellikle de ailem hala o kaosun içindeyken fakat Kuzey bir noktada haklıydı. Artık koşulsuz güvendiğim tek kişi oydu. Akın'a bile yabancı hissettiğimi hatırladığımda söylediklerini kabullenmekten başka çarem kalmamıştı.

" Peki, "dedim fakat bu tam bir kabulleniş değildi ve sesimden anlaşılıyordu." Gidelim. "

Kuzey içimin rahatlamadığını bilse de acele etmemiz gerektiğinden daha fazla vakit ayıramamıştı. Bunun yerine beni kendine çekip dudaklarıma güven dolu bir öpücük bırakmayı tercih etti ki, bu biraz da olsa iyi hissettirmişti.

Sonra aynı adımlarla onun ezberlediği yollardan tesisin farklı bir kapısından garaj gibi bir alana giriş yaptık. Oldukça yüksek tavanlı, ve içeride devasa bir uçağın(?) bulunduğu bir garajdı. Daha önce uçak görmemiştim fakat bir uçağın piste ihtiyacı olduğunu biliyordum ve buralarda hiç pist görmemiştim.

"Bu da ne?" diye sordum hayrete kapılmama engel olamayarak. Şuan düşünmemiz gerek bu değildi fakat dikkatimi çekmişti. Kuzey bu sırada bilir adımlarla garajın çıkışına doğru uzaklaşmıştı. İstemsizce yavaşlayan adımlarım yüzünden mesafemiz açılmış olmalıydı.

"Daha önce görmediğim üst teknolojiye sahip bir amiral gemisi." diye cevapladı beni.

"Kullanabilir misin?" diye sordum. Bu sırada olduğum zemin aşırı bir gürültüyle sallanmış ve çok yakın bir yerden çığlık sesleri dolmuştu kulağıma.

Kuzey sesin geldiği yere dönüp, "Yanımdan ayrılma." dedi ve yanına yaklaştığım an beni tutup ilerideki kapıdan karanlık bir tünele soktu.

Tünel tamamen karanlıktı, kapı arkamızdan kapandığı an görüş alanım sıfırlanmıştı ki Kuzey avucunda ateş topu yaratarak ışık sorunumuzu halletti. Yine de onun bir adım arkasından geldiğim için karanlıkta kalıyordum. Bu yüzden ben de elimde küçük bir yıldırım oluşturarak görüşümü daha çok aydınlattım.

"Bu yol mahzene çıkıyor." dedi Kuzey sadece adım seslerimizin duyulduğu sessizliği bölerek. Az önceki çığlık ve çarpışma sesleri bile buraya uğramıyordu öyle ki.

"Öncelikle diğer çocukları bulmalıyız. Eğer Deniz dediklerimi yapabilmişse hepsi bizi mahzende bekliyor olacak. Sonra kulelere dağılacağız."

"Beraber olsak daha güçlü olmaz mıyız?" dedim.

"Gümüşler çoktan dağılmış olmalılar. Güney ise geride. Beraber olmamız bizi sadece hedef yapar." Girdiğimiz tünelin sonuna geldiğimizde başka bir kapıyı açmak için konuşmasına kısa bir ara verip etrafı kolaçan etti. "Tabii sen benden en fazla bir adım uzaklaşabilirsin."

"Sen de beni iyice şey yaptın," dedim göz devirerek.

"Biliyorum kendini korursun," dedi. "Senin süper güçlerine de herkesten ihtiyacımız var." diyerek birleştirdiği ellerinizin ardından elimi dudaklarına yaklaştıracak hızlıca bir öpücük bıraktı.

Eğer yine yerin sarsıldığını hissetmeseydim olduğumuz durumu unutup bu hareketi için çocuklaşabilirdim. Çok çabuk dikkatim dağılıyordu eskiye göre, elimde değildi.

"Şimdi koşalım." dedi ve son kez beni kontrol edip tuttuğu elimden çekerek koşturmaya başladı. Tesisin hangi kanadında olduğumuzu bilmiyordum ama buralar temiz olduğuna göre, ön safta iyi bir direniş gösteriyor olmalılardı.

Koştuğumuz metalik koridor bittiğinde yine basınçlı bir kapı çıktı karşımıza. Kasa kapağını andıran büyük yuvarlak bir kolu vardı. Kuzey elimi kolu iki eliyle çevirmek için bıraktı önce. Ardından kapı sert bir tıs sesi çıkararak açıldı ve karşımda bütün yeni yetenekler vardı. En başta da Deniz..

Kuzey Deniz'e her ne demişse, çocuk hepsini buraya toplamış ve güvenli bir şekilde kilitlemişti. Şimdi ise planın gerçek ve önemli kısmı başlamalıydı.

"Henüz içeri giremediler." dedi adını aklımda tutamadığım fakat Sarp diye çağrışım yapan çocuk. Elindeki aletten kameraları kontrol ediyor olmalıydı.

"Güzel," dedi Kuzey. "Sandığımdan iyi durumdayız." Bana kısa bir bakış atıp Deniz'e döndü.

Deniz antrenmanlara kendini oldukça geliştirmiş olsa da hala yeteneğini tam manasıyla kullanabiliyor sayılmazdı bildiğim kadarıyla. Yine onun gözlerinde onu ilk gördüğüm günkü çekingenliği ve ürkekliği görememiştim. Daha güven verici bakıyordu ki bu dolaylı yoldan bir kez daha Kuzey'e hayran kalmama sebep oldu.

Öyle iyi bir yöneticiydi ki, şuanda bir oda dolusu kızıl kanı bile kendi kanına karşı olan savaşta kendine inanadırabiliyor ve liderlik edebiliyordu.

Gümüş Kraliçe - OmegaverseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin