"Hamile miyim?"
Sorum üzerine Güney'i yanındaki hizmetçinin elindeki tepsinin düşer gibi olmuş ve aniden sessizlik çöken alana büyük bir gürültü yaratmıştı. O an tepsiyi tutan kişinin Barış olduğunu fark ettim.
Oturduğum yerden hızlı doğruldum ve kapıya doğru koşturdum gözlerimde artık ne sebebiyle belli olmayan yaşlarla. Güney ifadesizce dikilmeye devam ederken onu ittirip "Barış," diye fısıldadım arkadaşımın gözlerine bakarak.
Barış şaşkın ve anlayamadığım bir nedenden ötürü endişeli görünüyordu. Daha da zayıflamıştı sanki. Daima hüzünlü bir ifadeye sahipti her zaman fakat sanki şuan daha bir mutsuzdu.
Elindeki tepsiyi alıp önemsizce yere bıraktım hızlıca. Ardından kollarımı özlemle ince bedenine sardım hemen. Hala ağlıyor fakat aynı zamanda özlediğim kokusunu içime çekiyordum. Kısa bir süreliğine her şey yolundaymış gibi hissettirmişti ona sarılabilmek.
O da kollarını kısa bir an sonra sıkıca belime dolayıp ağlamaya başladığında benim sessiz gözyaşlarım da daha sesli bir hal almıştı.
"Nerelerdeydin, çok korktum." diye fısıldadı kulağıma iç çekerek. Ağlaması biraz dinmiş kısa iç çekmelere dönmüştü.
Başımı çevirip hafifçe saçlarının arasına bir öpücük bıraktım. "Özür dilerim," dedim üzüntüyle. "Seni de peşimden bu kaosa sürükledim. Çok özür dilerim, affet beni."
Barış üzerimdeki badiyi parmaklarıyla daha çok kıstırıp benden hafifçe ayrılarak geri çekildi. İkimiz de ıslak gözlerle birbirimizi süzdük.
"Bir daha beni bırakıp gitme." dedi mızmız küçük bir çocuk gibi. Gülümsedim istemsizce. Onu ne kadar çok özlediğime ve nasıl bu zaman kadar aklımın gerisine itebildiğime şaşırıyordum.
"Hayatını tehlikeye de atma."
"Tamam." dedim fısıltılı bir sesle. Gülümsemeye devam ediyordum.
Güney'in varlığını o ana kadar unutmuştum. Fakat "Yemeğini yemelisin artık. Hekim gelecek." dediğinde kendini hatırlatmıştı.
Yüzüm asılır gibi olsa da tepkileri i dikkatle izleyen bir adet Barış olduğundan dümdüz bir ifadeyle Güney'e baktım. Keşke gitseydi de Barış'a tüm gerçekleri anlatabilseydim.
Barış uzanıp yere bıraktığım tepsiyi aldı ve odadaki masaya bırakarak ayakta ve köşede dikilmeye başladı. Islak yanaklarını kurulamaya çalıştı.
Kaşlarım çatık ben de Yanaklarımı kurulayıp burnumu çektim. "Otursana Barış." dedim.
Bakışları hafifçe arkamdaki Güney'e döndü. Ardından çekingence önüne eğerek hemen yanındaki sandalyeye emaneten oturdu. Her an kalacakmış gibi.
Dönüp Güney'e baktım kaşlarım çatık. "İşiniz yok muydu majesteleri?" diye sordum alayla." Sevgili nişanlınızla düğün hazırlıkları gibi."
Güler gibi yapıp başımı iki yana sallayarak Barış'a döndüm tekrar. Başını hafifçe kaldırmış önce Güney' e sonra bana bakmıştı şaşkınlıkla. Şaşkınlığını anlıyordum, duyduğu yalanlardan sonra fakat hayalkırıklığının nedenini anlamamıştım.
Tam oturacakken Güney kolumu yakalayıp beni hızla kendine çevirmişti. Belimi masanın kenarına çarpmamla kısıkça inlemiştim. Barış da telaşla ayaklanmıştı.
Güney, göz ucuyla belime bakıp yeniden tersçe gözlerime baktı. Kolumu haddinden fazla sıkıyordu bu arada. Boştaki elimle önce elini ittirmeye çalıştım fakat bırakmadığında belimin acıyan kısmına bastırmıştım elimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gümüş Kraliçe - Omegaverse
Teen Fiction... [TAMAMLANDI] OMEGAVERSE ve fanmade kitabıdır. Yattığım yerde kıpırdanıp yavaşça gözlerimi araladım. Ve ilk gördüğüm şeyin Kuzey'in kuzgun karası saçları olmasını beklemiyordum. Gözlerim anında yuvalarından fırlayacak gibi açıldığında dün yaşad...