Episode 16

3.1K 321 25
                                    

Eve bir hışım yaklaşıp gecenin bir yarısı evdekilerin ürkeceğini umursamadan sert sert vurdum ahşap kapıya. Gözlerimden yaşlar benden izinsiz düşüyordu ama sesim çıkmıyordu. Sanırım histeri krizi gibi bir şey geçiriyordum. Kapının açıldığını ve birinin beni kollarımdan yakalayıp hareket edemez hale getirdiğini fark etmemiştim.

Ne kadar zaman sonraydı tam algılayamadığım bir zaman boyunca ağladım ve kendi kendime mırıldanıp durdum. Kabul edemiyordum. Kardeşlerimden birinin savaşta ölmüş olabileceği düşüncesini dahi kabul edemiyordum.

"Kim?" dedim biraz sakinleştikten sonra fısıltıyla.

Annem beni o halde gördükten sonra burda olmama bile şaşıramamıştı. Hatta hiçbiri Kuzey'in kim olduğunu sorgulamamıştı bile. Sadece beni sakinleştirmeye odaklanmışlardı.

"Akın." dedi annem sesi tireyerek. "Taziye mektubu geçen hafta geldi."

Gözyaşlarım yeniden Yanaklarımı ıslatmaya başladığında bu defa Kuzey omuzlarıma sarılarak beni göğsüne çekmişti. Huzursuz ve üzgün omegam teselliyi onun Alfası dan bulduğu için anında rahatlarken kendimi rahatsız hissettim diğer yandan. Az önce öğrendiklerinde sonra tepkilerini kontrol edemiyordum.

"Üzgünüm." diye fısıldıyor bana.

Ve öyle olmalıydı da. Ben kardeşimi kaybetmiştim. Onunla geçireceğim vakti benden çalmışlardı. Şu yeryüzünde en güvendiğim insan artık yoktu.

Beni alıp nasıl bir boşluğa attığını kimse tahmin edemezdi.

***

Sarayda bir ruh gibiydim. Derslere giriyor, antrenmanlar uzaktan izliyor ve yalnızca kitap okuyordum. Kraliçe bendeki tuhaflığı ne yazık ki fark etmişti. Yeniden beynime girip ufak kaçışımızı öğrenmesinden korktuğum için onun yanında daha dikkatli oluyor ve yasımı belli etmemeye çalışıyordum.

"Diktirdiğim kıyafet kusursuz. Eminim sen de bayılacaksın tatlım." Diyen Kraliçe yi duyduğumda bakışlarımı daldığım yerden çekerek ona çevirdim. Benimle konuştuğunu sanmıştım ama o, Elisa ile ilgileniyordu.

Ne ile ilgili konuştuklarını kaçırmıştım. Bu yüzden ikisini daha dikkatli dinlemeye kara vererek kollarımı önümde kavuşturup arkama yaslandım.

"Siz beğendiyseniz, üzerine daha ne söyleyebilirim ki." diyerek kibarlık yapmaya çalışan Elisa'ya neredeyse göz deviriyordum. İkisi de öyle yapmacıktı ki.

"Bu akşamki balo resmi bir davet biliyorsunuz. Bahar balosunu her sene büyük salonda kutluyoruz. Her şeyin kusursuz olması geriyor."

Kraliçe, son cümlesinde bakışlarını bana dikmişti. Uyarırcasına.

"İzninizle." dedim sıkılganlıkla ayaklanarak. Tüm bu balo saçmalıkları ve kraliçenin imalı bakışlarından çok sıkılmıştım. Şuan bile yersiz ayaklandığım için benden nefret ettiğini bilsem de yüzüne yapıştırdığı koca gülümsemesinden dolayı kimse bir şey anlamıyordu. En çok da bundan nefret ediyordum.

Kraliçe tam bir cadıydı. Kontrol manyağı bir deliydi fakat kimse bunun farkında değilmiş gibiydi ki bu beni hasta ediyordu.

Kendi kendime homurdanarak yemek salonundan çıkıp odama doğru yürüdüm. Odamın kapısını açıp içeriye kendimi attığımda kapıyı yine arkamdan hızlıca kapatmış ve bedenimi yorgunlukla ahşaba  yaslayarak başımı geriye atmıştım. Gözlerim kapandı ve derin bir iç geçirdim yorgunlukla.

"Kraliçe adına özür dilerim."

Kuzey'in odanın içerisinden gelen sesini duyduğumda telaşla toparlanıp gözlerimi irileştirerek odanın ortasında dikilen bedenine baktım. Burada olduğu bile fark etmemiştim.

Dediği özürü boş vererek "Beni korkuttun." dedim şaşkınlıkla.

"Seni bekliyordum. Bu aralar odandan pek sık çıkmıyorsun ve ben de mecburen burda beklemek zorunda kaldım. Umarım seni rahatsız etmemişimdir."

Mahçup haliyle beyazlayan yanaklarında göz gözdirip gülümsemeye çalıştım. "Sorun değil, sorun değil." dedim geçiştirir gibi. Aslında kimseyi fazladan görmek istemiyordum ve tek ihtiyacım yalnız kalmaktı ama neticede o Kuzey'di. Benim için bir çok iyilik yapmıştı.

Odanın içerisinde kısa adımlarla yatağın ayak ucundaki cibinlikle süslenmiş geniş pufa oturdum ve tamemn sorunsuz biriymişim gibi gülümsemeye çalışarak Kuzey'le döndüm.

"Tam olarak ne için gelmiştin?" diye sordum.

"O gün olanlardan sonra konuşamadık. Yanında olduğumu bilmeni istiyorum." diyerek bana anlayamadığım hüzünlü bir bakış attığında yüzümdeki gülümsemeyi sildim.

"Bana acımana ihtiyacım yok." diye homurdandım.

"Doğru," dedi cibinliği ittirip yanıma otururken. "Ama şefkatine ihtiyacın var. Öyle değil mi?"

Yüzümü buruşturdum. "Bu kadar iyi olmayın majesteleri." dedim imayla. "Midem bulanıyor." Belki abartıyordum böyle davranarak fakat aksi halde ona kapılacaktım. Ondan uzak durmalı ve bir an önce bu lanet mücadeleden bir kraliçe olarak çıkmalıyım.

Kuzey beklediğimi aksine sözlerime şefkatle gülümsemeye devam etti. Yüzünde anlamlı birfadeyle gözlerime tatlı tatlı bakmıştı ki yelkenleri suya indirmemek çok zordu.

"Begonvil," dedi nazik bir sesle başını hafif eğerek. "Çok güzelsin ama çiçeklerinin arkasında dikenler saklıyorsun öyle değil mi?"

Anlamlı yorumuna oldukça hödük bir cevap verdim. "Daha önce begonvil görmedim."

"Sana gösteririm." dedi ilgilenmeyerek.

"Neden gül değil. Gülleri güzel bulmaz mısın?" gibi uklaca bir soru sormak geldi aklıma. Kaşlarımı kaldırdım ve ilgiyle cevabını bekledim.

"Güller narindir," dedi yumuşakça. Bir eli kalkıp yanağıma doğru uzandı naifçe. Sıcak tenimde tüy kadar hafif parmak uçlarını baskısını hissettim. "Sen inatçısın, mücadelecisin. Begonvil bir sarmaşıktır."

"Çok centilmensin." diye dalga geçtim. Aslında kalbim küt küt atıyor ve yanaklarıma kadar bütün boynum ısınıyordu ama belli edemezdim. Yanağıma dokunmakla dokunmamak arasında arafta kalmış gibi duran avucunda başımı uzaklaştırarak kurtuldum hemen.

Kuzey mahçup olmuş gibi hemen elini çekti ve kucağına geri bıraktı. Göz ucuyla baktığımda parmaklarını sıkıştırarak yumruk yaptığını gördüm fakat yüzü hala gülüyordu. Bir maske, benim yaptığım gibi.

Öyle mahzun geldi ki bir anda, yine kendime yenildim. Onunlayken kendime yenilmekten yorulmuşum lakin bir türlü kontrol edemiyordum.

"Teşekkür ederim." dedim usulca. "Burada olman iyi hissettirdi." gözlerim yerdeki bir noktaya takılıp anında sulandılar gözyaşlarımla. "O geceden beri öyle kötü hissediyor ve acı çekiyorum ki.. Yanımda sığınabileceğim bir ailem bile yok."

Kuzey bakışlarını eğdiği yerden bana çevirdi ve tereddütle bana uzandı, sarılmak ister gibi. Elim istemsizce boynumda ki tasmaya değdi önce. Neden yaptığımı bile fark etmemiştim. Orda olduğundan emin olmam gerekiyormuş gibi saçma bir hareketti. Fakat sonra uzanıp önce ben sarıldım Kuzey'e.

Ona sarılmakta ilgili farklı bir şeyler vardı. Daha önce kimsenin hissetmediği ve yalnızca benim sahip olduğum bir aitlik duygusu gibiydi. Sanki kimsenin bilmediği bir defineyi bulmuşum gibi değerli hissettiriyordu.

Yanlış olması ne yazıktı.

Bir arkadaş sarılması olarak düşünüp kendimi kandıramazdım. Kandıramıyırdum da.

"Kuzey," diye mırıldandım esefle.

"Biliyorum." dedi ne diyeceğimi bilir gibi. "Suçlu hissetmeni istemiyorum. Ama senden uzak durmak da istemiyorum. Üzgünüm."

***

Sonunda yazdım şükürler olsun
Bu aralar ödevler çok yoğun bir türlü konsantre olup yazamadım ve içime de sinmiş sayılmaz ama umarım beğenirsiniz ♡










Gümüş Kraliçe - OmegaverseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin