Episode 51

1.1K 117 14
                                    

Zaman hızlı akıyordu. Gün geceye karışıyor bir çırpıda ertesi gün oluyordu. Bazı saatler yoğun stres nedeniyle ağrı hissediyordum. Beni endişelendirecek kadar değildi lakin yine de hüzünle gözlerimin dolmasına engel olamıyordum. Sinirlerim laçka olmuştu.

Artık normal bir hayat ve normal bir düzen istiyordum.

Savaş, ihanet ve adaletsizlik görmekten yorulmuştum. Yorgun bir savaşçıydı ruhum. Beni bu noktaya getireceğine bi haber olduğum tercihlerimi sorguluyordum sık sık. O gün, o kolyeyi çalmasaydım, sarayda çalışmayı kabul etmeseydim muhtemel sonumun nasıl olacağını düşünüp duruyordum.

Kuzey'le tanışmasaydım..

Şimdi bana güvenen ve beni bir kurtarıcı gibi sahiplenen yüzlerce insan vardı. Sıradan bir oğlanken, onların Kızıl kraliçeleri ünvanına layık görülmüştüm. Kendimi bu yorgun bedenle bütün bu olanlar için sorumlu hissediyordum. Düşünceler beynimi meşgul ediyor ve içten içe korkuya kapılıyordum. İnsanların bana fazla anlam yüklemelerinden endişeleniyorum sık sık.

Kuzey içimizdeki hainin kim olduğunu gizlice araştıruyordu bu sırada. Tek başımıza hızlı davranamayacağımızı söylemiş ve bir kaç müttefik araştırmamız gerektiğini söylemişti.

Akına güvenebileceğimizi düşünüyordum. Deniz'e ve Lodos'a. Ama Kuzey Lodos konusunda yapıcı davranmayı reddettiği için üçüyle de henüz bu bilgiyi paylaşmamıştık.

Ve bir de Güney vardı tabii. Onu görmek istiyordum. Aptalca bir merhametle nasıl olduğunu merak eden bir yanım da vardı ve bunu Kuzey'den saklamak zorunda kalıyor kendimi ihanet ediyormuş gibi hissediyordum.

"Güzelim," diyerek odaya giren Kuzey'in sesini duyduğumda izlediğim boş bahçeden bakışlarımı ayırıp arkamı döndüm.

"Bitti mi işin?" diye sordum. Amcasıyla konuşmaya gitmişti. Yayınlanacak açıklama ve doğruların itiraf edilmesi için çağrılan telkiyle ilgili bir toplantı olacağını söylemişti. Çabuk yorulduğum için onunla gitmemiş dinlenmeyi seçmiştim. Zaten artık bu meselelerden uzaklaşmak istiyordum.

"Evet, konuştuk." dedi kısaca. Yaklaşıp belime sarıldı ve şakağıma derince nefeslenerek uzun bir öpücük bıraktı. Bunu yapmayı seviyordu.

Sağ tarafımı gövdesine yaslayıp kolları arasına sıkıştım ihityaçla. Omegam, o ne zaman yaklaşsa daha yakın olma ihtiyacı hissediyordu. Ben de bu durumdan faydalanmayı tercih ediyordum.

"Geç oldu, niçin uyumadın?" diyerek hayıflandı sonra.

"Az önce uyandım zaten." dedim dudaklarımı sarkıtarak. "Biraz sancı yapıyor. Rahat edemedim diye tekrar uyumadım."

Kuzey endişeyle sanki bi çare olabilecekmiş gibi şişkin karnımda parmaklarını gezdirdi. Yan dönerek yüz ifadelerini izliyordum fakat o bana değil karnıma dikmişti bakışlarını. Yüzünden sinirli bir ifade geçti.

" Bizi bu hale düşürdüğüm için aptal hissediyorum." dedi sonra. Gözlerime çevirdi bakışlarını. "Daha düşünceli olmam gerekirdi."

"Kuzey," dedim lafını bölerek. Ona bunu kendini suçlaması için söylememiştim ama yaptığı bu olmuştu. Kaşlarımı çatıp tamamen ona döndüm ve iri gövdesine kollarımı dolayarak sarıldım. "Ben bebeğimiz için pişman değilim. Lütfen böyle konuşma."

"Biliyorum ama," dedi duraksayarak. Gözleri endişeyle titreşti. "İkinize zarar gelebileceği düşüncesi bile.."

"Şşş," dedim kollarımı çözüp ellerimi yanaklarına yaslayarak. Parmak uçlarıma yükselip dudaklarından öptüm usulca. "Bunlar bütün hamilelerin başına gelebilecek sıradan şeyler aşkım. Biz iyiyiz, biliyorsun."

"Daha iyi ol istiyorum."

"Biliyorum." dedim gülümseyerek. Kısa bir an öyle güzel baktı ki kalbim tatlı tatlı çırpındı sanki. Ardından belimden daha sıkı destekleyerek üzerime eğilip az öncekine nazaran tutkulu bir öpücük başlattı.

Ağzımın içine sızan kaygan dilini ufak bir mırıltıyla karşılayıp gövdesine tutunan ellerimden birini ikimizin arasından kaydırarak pantalonunun kemerinde durdum. Kuzey elimin duraksamasından memnun olmadığını kendini tamamen üzerime yaslayıp sırtımı camla buluşturacak verdi. Ağzımı istediği gibi öpmesine izin verirken istemsizce sırıtıp elimi daha aşağılara kaydırarak pantalonunun önünü avuçladım. Yarı sert ve sıcak uzvu kumaş yokmuşçasına avuçlarımda hissedebiliyordum. Dudaklarımdan bir mırıldama daha döküldü dudaklarına doğru.

Belimi daha sıkı tutarak beni kucakladı ve arkamızda kalan yatağa doğru taşıdı ikimizi. Sırtım yatakla buluştuğu an gövdesini bacaklarım arasına sıkıştırarak dudaklarımdan ayrılan dudaklarını boynuma bastırdım. Dudaklarım öpüşmekten sızlıyor ve kasıklarım yanıyordu boynuma yaptıkları yüzünden.

"Kuzey," dedim mırıltıyla kendimi ona bastırırken.

"Güzelim." dedi boynumda ısırdığı noktaları diliyle ıslatırken. Nefesi ıslak noktalara çarptığı her an ilk kez sevişen bir acemi gibi kıvranıyordum.

Sertliği karnıma baskı yapıyordu. Bacaklarımı çözüp bir bacağını araya sokarak kasıklarıma baskı uygulamasıyla başım geriye düştü. Açığa Adem elmamı önce öpüp sonra dudakları arasında emdiğinde belim havalandı fakat dikkatle yatağa geri itti beni.

Kendimi rahatsızca sertliğine itmeye çalışıyordum fakat hala giyinik olmamız beni deli ediyordu. Öte yandan Kuzey aramızdaki tüm mesafeyi kapatmama engel oluyordu. Ön şevişme meraklısı bir aptaldı ve ben çığrımdan çıkmak üzereydim.

Başımı kaldırıp kırmızı gözlerine ve bir kiraz kadar tatlı dudaklarına bakıp yutkundum. Üzerimde yükselip dizleri üzerinde durarak üzerindeki gömleği tek tek ve yavaşça açarken yüzünde aptal bir sırıtış vardı. Ona şu durumda atabildiğim en sinirli bakışlarımı atarken gözlerimi kırmızı ve bana bir kirazı hatırlatan dudaklarından ayıramıyorum.

"Hmm," dedi genizden gelen bozuk bir sesle. Buna inleyebilirim ama kendimi tuttum. "Sabretmeyi bilmeyen yaramaz bir omegasın." dedi halime bakarak.

Gömlek omuzlarından kayıp yatakta öylesine bir yere fırlatıldı. Açığa çıkan teninde gözlerimi gezdirmek istedim ama aklım başka yerdeydi.

"Kuzey," dedim ağlamaklı. Kaşları çatıldı, sorun ne dercesine. Yapabildiğim kadar hızlı doğrulup "Kiraz," dedim. "Kiraz istiyorum."

"Ne kirazı yavrum?" dedi doğal olarak şu durumda anlam veremeyerek.

Ama yemezsem ölecekmişim gibi canım kiraz çekiyordu. Lanet dudakları aklıma sokmuştu bi kere ve aklımda dönüp duruyordu.

"Kiraz yemek istiyorum," dedim onu iterek. "Kiraz getir bana."

"Ama.." dedi dili tutulmuş gibi bir bana bir pantalonuna bakarken.

"Şimdi Kuzey, hemen istiyorum." dedim elimle hadi işareti yaparken. "Öleyim mi istiyorsun? Şakası olmaz bunun."

Kuzey hayal kırıklığını gizlemeden yatakta az önce savurduğu gömleğini giyerken "Acımasızsın." diye söyleniyordu. "Acımasız omega."



Gümüş Kraliçe - OmegaverseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin