Güney..
"Efendim mühendisler sessiz taşın kullanıma hazır olduğunu bildirdiler. Sizinle görüşmek istiyorlar."
"Söyleyin kabul salonuna gelsinler."
Annem ve baş muhafızının konuşmasını ilgisiz gözlerle tahtımdan izliyordum. Başımı yumruğuma yaslanmış sabırla bekliyordum sıramın gelmesini.
Aklım daha çok dünki yıldırım yağmurunda kalmıştı. Tüm sarayı ayağa kaldırmış onları bulmak için yola koyulmuştum fakat didik didik etsem dahi eli boş dönmüştüm. Sanki yer yarılmıştı da..
Bir saniye... Belki de yarılmıştı sahiden.
Arda'nın er geç kızıl isyanına ilerleyeceğini biliyordum. Fakat bunca zaman ben bile bir ipucu bulamadıysam o iki kaçak asla bulamaz diye düşünüyordum. Ayrıca çoktan metro tünellerini ele geçirmiştim. Ama eğer, bilmediğim başka bir yeraltı istasyonu vardıysa, ki var gibi görünüyordu, işte o zaman işler daha ilginç bir hal alırdı.
Düşüncelerimle yerimde dikleşip sıkılgan halimden sıyrıldım hemen. Bu sırada içeriye mühendisler girmişti. Annem, onlarla ilgilenmeden önce tavrımı süzercesine bana baktığında zihnimi okunmasından çekinerek hızlıca düşüncelerimi zaptettim.
Kendimi bildim bileli zihnimde tek kişi olmadığımdan artık düşünce saklama konusunda ustaydım. Annemin hangi anda hangi düşüncemi, zihnimin hangi kısmını ele geçireceğini kestiremezdim. Bu yüzden bir cambaz gibi tehlikeli ve ince bir ipte yürüyerek hayatımı idame ettiriyordum.
Yine de her şeyi sakladığımdan asla emin olamazdım.
"O omegayı istiyorum." dediğinde annem, bakışlarının benim üzerimden çoktan çekildiğini ve hatta mühendislerle tartışma evresine bile geçtiğini farkettim. "O küçük, başbalesı yılanın başını en başında ezmeliydim."diyerek bana baktı imalı bir şekilde." Avucunun içindeki kuşu kaçırdın. "
Hiçbir zaman benim olmadı, demek istesem de yutkunarak geçiştirdim.
" Ne söylesen inanıyordu. O hainden çok sana güveniyordu. Hatta seni seviyordu bile. "
Son cümlesinde kaçırdığım bakışlar yeniden ona döndü ve şaşkınca baktım. Çünkü bu, bilmediğim yeni bir şeydi.
"Beni mi seviyordu?" demekten alamadım kendimi ve o an annem onunla ilgili gizlemeye çalıştığım ne kadar duygu varsa hepsini okudu zihnimden. Yüzünün ekşi bir şey yemiş gibi buruşması bundandı.
Ona karşı her seferinde aptal kalmaktan nefret ediyordum.
"Seninle sonra konuşacağız." dedi bunun üzerine uyarı dolu. Sonra mühendislere dönüp, "Güçlerinin hepsini bastıracağından eminsiniz değil mi? Tamamen etkisiz kalmalı. Dünki gösteriyi tüm baş şehir gördü. Bir daha böyle bir kaos görmek istemiyorum."
"Hemen deneyebiliriz." dedim öne atılarak. Aslında daha önce kimse üzerinde denememiş tuhaf bir aleti kullanmaya pek hevesli değildim. Onu öldürebilirdi bile fakat anlık heyecanıma yenilivermiştim. Annem bana merakla bakarken de artık sözümden dönemezdim. "Bu defa onları nerde bulabileceğimize eminim."
Annem tek kaşını kaldırıp eteğini savurarak bana döndüğünde yüzündeki ifade safi merak mıydı yoksa bir parça gurur da var mıydı emin değildim.
Bana baktı ve "Ne istiyorsun Güney?" dedi ciddi bir şekilde.
Yutkundum ve sıkılan bezgin ruh halimi tamamen üzerimden silkip dudaklarımı kıvırdım istemsizce. "Sonunda beklediğim soru validem."dedim memnuniyetle." Seninle aynı şeyi istiyorum. Bir farkla.. Tamamen canlı ve sağlıklı bir şekilde. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gümüş Kraliçe - Omegaverse
Teen Fiction... [TAMAMLANDI] OMEGAVERSE ve fanmade kitabıdır. Yattığım yerde kıpırdanıp yavaşça gözlerimi araladım. Ve ilk gördüğüm şeyin Kuzey'in kuzgun karası saçları olmasını beklemiyordum. Gözlerim anında yuvalarından fırlayacak gibi açıldığında dün yaşad...