Episode 49

1.2K 138 12
                                    

Kuzey'le birlikte kurduğumuz her hayal, yalnızca hayaldi benim için. Bir gün kaosun ve bu ayrımcılıkla dolu ırk savaşının son bulacağını gerçekten hiçbir zaman tasavvur edememiştim.

Belkiydi benim için. Olursa güzel olurdu. Bebeğimiz için gerekliydi fakat Güney, elleri ardında bağlı sessiz taştan yapılma bir kafesin içinde ve dizlerinin üzerindeyken hayallerimin aslında gerçek olabileceğinin farkına varmıştım.

Güney teslim olmuştu. Onunla birlikte ordusundaki gümüşler ve ona biat etmiş diğer herkes de tutuklanmış ve kızıl isyancılar tarafından sorgulanmak üzere kapatılmışlardı bir çoğu. Diğer yandan öteki bölgelerde üsleri olan isyan liderleri de bizimle görüşmek için buraya gelmeye başlamışlardı.

Çok yorgun hissettiğimden dolayı ve hamileliğin gittikçe ilerlemesinin de etkisiyle birlikte çok çabuk halsiz düştüğümden, hiç kimseyle görüşmeyi kabul etmemiştim. Kuzey ise beni sağlam kalan odalardan birine bıraktıktan sonra dinlenmemi söyleyip ortadan kaybolmuştu. Epeyce uyumuş olmalıydım onun ardından fakat hala dönmemişti. Nerde olduğunu merak etmeye başladığım vakit üzerime kalın bir hırka alıp odadan çıktım.

Tutukluların alt kattaki zindanlarda, Güney'in ise daha korunaklı olduğu için komutanın ofisinde tutulacağını öğrenmiştim. Kuzey'in onun yanında olduğunu düşünüyordum fakat diğer yandan onunla yüz yüze görüşeceğine ihtimal vermiyorum da. Çünkü limanda ona tek kelime etmeden "Yakalayın onu." Demiş ve beni de alarak karagaha dönmüştü.

Koridorda birilerini görmek adına ilerlerken aradığım kimseyi göremediğim için bana selam verip geçen kzıllardan birini durdurdum ve "Kuzey'i gördünüz mü acaba?" diye sordum.

Durdurduğum kızıl, bir omegaydı ve onun da karnı hamile olduğunu kanıtlarcasına en az benimki kadar şişti. Gülümsediğimde o da bana sanki tanışıyormuşuz gibi aynı sevecenlikle gülümsedi.

"Majestelerini biraz önce komutanla konuşurken gördüm efendim. Koridordan sağa dönersiniz siz de görebilirsiniz." Nazikçe konuşup başını selam verir gibi eğdiğinde gösterdiği saygıdan ötürü utanmış ve yanaklarım kızarmıştı.

"Taşeklür ederim." dedim.

Tekrar selam verip ben gidene kadar öylece bekledi. Alışık olmadığım bu tutum sanırım her defasında beni şaırtacaktı. Hala gerçekten kraliçe ünvanı almak yolunda ilerlediğimi kabullenebilmiş değildim. Her şeyden öte ne sorumluluklarımın ne de daha fazlasının bilincinde değildim. Sıradan biri olmuştum bunca yaşıma kadar. Biraz da topluma ayrıkırıydım hatta. Bir çok suça karışmış çok fazla kanunu ihlal etmiş sayılırdım. Kraliçe olmayı hak ediyor muydum ki?

Düşündüklerim beni hazırlıksız bir duygusallığın içine sürüklerken başım eğik koridorun sonuna kadar yürümüştüm. Kafamı kaldırıp köşeyi döndüğümde az önce kızıl omeganın söylediği gibi Kuzey'in ve komutanının hararetli bir şekilde ulu orta konuştuklarını gördüm.

Neden herkesin gözü önünde yapmayı tercih ettiklerini düşünürken bana zıt koridorun başından onlara doğru yaklaşmakta olan Eren'i gördüm. Onu uzun zamandır görmediğim için sanırım bir an hafif bir gerginlik hissettim.

Sahi saldırı esnasında onun görevi neydi ki? Ne kızılların arasında ne de toplanma alanında onu görmediğimi hatırlarken kaşlarım çatıldı.

Hızlı adımlara ben de yanlarına yürüdüğümde komutan ve Kuzey az önce tartışmıyorlarmış gibi sessizce birbirlerine bakıyorlardı. Ben yanlarına vardığımda hepsi durup bana baktılar önce.

"Uyanmışsın." diyerek beni ilk karşılayan Kuzey oldu. Belimden tutarak kendine çekti beni.

"Hmm," dedim mırıltıyla. "Seni bekledim, gelmeyince de aramaya çıktım." Onun üzerinden bakışlarımı çekip komutana baktım ve hafif şüpheli bir şekilde "Siz tartışıyor muydunuz?" diye sordum. Bir süre için Eren'in varlığını yok saymıştım fakat o tüm bu anlar boyunca beni izliyordu.

"Bize bir telki lazım." dedi Kuzey açıklamaya girişerek. "Gümüş lerim güvendiği biri olmalı. Güneye itiraf ettirecek ve böylece benim suçsuz olduğum kanıtlanarak tahtımızı geri alabileceğim."

Bakıldığında oldukça mantıklı bir plandı. Başımı anladım dercesine salladığımda bakışlarını komutana çevirip dik dik baktı bir süre.

"Fakat isyancılar benimle aynı fikirde değiller sevgilim." dedi kinayeyle.

"Biz mevcut kral ve kraliçe'ye darbe yapmadık." Diye bastırdı o an Komutan. Gergindi ve telaşlıydı. "Biz bu düzene isyan ettik."

"Baba," Dedi Eren babasının kolunu tutarak. Bakışları üzerine toplandığında sakince gülümseyerek devam etti. "Bunu diğerleriyle masa başında tartışmak daha iyi olmaz mıydı?"

Hiç istemesem de o an ona hak verdim. Böyle orta yerde gelen geçen olaylara tanık oluyırken gösteri yaparmış gibi çıkmazı tartışmak doğru değildi.

"Doğru söylüyorsun." dedi komutan. "Ama majesteleri prens olayları çözümlemek için biraz fazla aceleci. Arkamızdan iş çevirmesinden endişeleniyorum."

"Taht benim mirasım." dedi Kuzey. Bu kadar beklemişken uğruna her şeyini kaybettiği o tahtı böyle hırsla istemesine şaşırmıyordum. Şaşırdığım şey bunu gösteriş şekliydi. Sabırsızdı. Kuzey'in sabırsızlandığını daha önce hiç görmemiştim.

"Kuzey," dedim. "Bu bir anda alınacak bir karar değil. Bunca savaş ve ölümden sonra herkes bir farklılık bekliyor olacak. Oturup konuşsak daha iyi."

Söylediklerimden sonra biraz daha sakin ve dingin bakışlarını bana çevirdi. Diğerlerinin aksine fark edilir şekilde uysalca yanıma yaklaştı ve elini belime dolayarak" Yorulmasaydın buraya kadar. "diye mırıldandı duyacağım şekilde. Şakağıma hafif bir öpücük bıraktı.

" Uyumaktan da sıkılıyorum artık. "dedim.

" Bize bir doktor ayarlayabilir misin? "dedi Kuzey bu defa Komutana dönerek." Kontrolleri aksattık. "

Öncesinde çok az kez doktora görünmüştü ve hepsi ayak üstüydü. Bebeğin cinsiyetini bile bilmiyorduk. Merak etmiyor değildim ama sağlıklı olduktan sonra gerisini önemsiz buluyordum. Kuzey de böyle düşünüyordu. Bu yüzden çok da üstüne düşmemiştik.

"Elimizdeki doktorlar yaralılar için revirdeler, ben uygun birini bulurum." diye cevapladı Eren. Halbuki şuan onu burda muhatap alan kimse yoktu.

Fazla mı sinirlerimi bozuyordu artık bu çocuk?

Yine saray adabı bir teşekkür yuvarlandı Kuzey. Bilmeme rağmen ona cevap vermesi beni mutlu etmemişti.

" Kuzey, "dedim belime sarılan eline tutunarak." Biraz yalnız konuşalım mı? "diye sordum ve beni başıyla onayladığında Komutana dönerek" İzninizle. "dedim ve Kuzey'in elini parmaklarıma sararak ordan uzaklaştırdım.

Kuzey" Bir sorun mu var bebeğim? "dedi üzerime eğilerek. Gözleri saniyesinde endişeyle dolmuştu. Çoğunlukla duygularını bu kadar açık belli etmezdi ama bu aralar biraz fazla tepkiseldi.

"Sorundan başka bir şeyimiz yok şuan ama iyiyim en azından endişelenme." dedim gülümsemeye çalışarak. Fakat birazdan açacağım konu oldukça tatsız olduğunda gülümsemem yarım kalmıştı. "Güney'le konuşmayacak mıyız?" diye sordum.

Kuzey bariz bir şekilde donuklaştı. Eskiden kardeşinden bahsederken üzerine titreyen şefkatli bakışlarının yerini bu soğuk adamın alması içimde bir yerleri yaralıyordu. Onun canı benden daha çok yanıyordu ve ben hiçbir şey yapamıyordum.

" İstiyor musun?" dedi.

"Sen?" dedim. "Sen istiyor musun?"

***

Hala bekleyen kaldı mı bilmem..
Zar zor yazıyorum ve son şimdiki zaman bölümünü yapıp bir zaman atlaması koyarak final yapacağım gençler.
Okumak ve olmasını istediğiniz şeyler için bana burdan veya panodan ulaşabilirsiniz elimden geldiğince yer vermeye çalışacağım ♡

Gümüş Kraliçe - OmegaverseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin