Kuzey..
"Hayatı tehlikede biliyorsun değil mi?" diye sordum öfkeli sesimle. Yaklaşık yarım saattir dil döküyor olmama rağmen pes etmiyordum.
Saraya dönmek ve planlar saymak dışına çıkan son cümlemin ardından Akın'ın bakışlarında küçük bir dalgalanma yakaladım. Hep zayıf karnının strateji olduğunu düşünmüş ve buna göre ikna etmeye çalışmıştım fakat onun da zayıf yönü Arda'ydı demek.
"Güney'i.." ismini telaffuz etmek dudaklarımdan acı ceker gibi dökülüvermişti. Kısaca duraksayıp devam ettim. "O önemli değil fakat, kraliçe çok tehlikeli. Arda'ya zarar verememek için hiçbir gerekçesi yok. Üstelik.. Diyorsun ki, hamileyse.. Bebeğim de tehlikede."
Ellerim iki yanımda yumruk oldu ve alfamın ateş saçan gözlerini karşımdaki alfaya diktim.
"Onlara bir şey olursa.."
"Onlara bir şey olmayacak. Sarayda birden fazla gözümüz ve kulağımız var." dedi lafımı keserek. "Hem sen ne sanıyorsun ki, her canımız sıkıldığında o camdan kulenize süikast düzenleyebildiğimizi filan mı? Çocuk oyuncağı mı bu?"
"Beni kandırdın!" diye bağırdım suratına. Sesim aralarında fısıldaşıp duran tüm kafaların bize dönmesine sebep olsa da umursamadım. Buradaki kimsenin beni önemsediği de yoktu zaten. Bakışlarından nefret okunuyordu.
Kanlarımız farklıydı, biz farklıydık. Onlar benim halkım olarak görmüyorlar dıkendilerini. Birkaç kez kızıl kraliçeden bahsettiklerini duymuştum hatta. Her kim ise büyük saygı duyuyor ve kurtuluş için ona inanıyorlardı.
Bu konuda iyi bir tahminim olsa dahi şimdi düşünmenin zamanı değildi.
"Beni kandırdın lanet olası!" dedim yeniden öfkemi savunarak. "Arda'mı bana getirecektin. Madem yapamıyordun, bıraksaydın ben.."
"Yeter!" diyen hiddetli bira kadın sesi ikimizin tartışmasına ortak olduğunda yarım kalan cümlemi yutup başımı uzakta dikilen kırmızı peçeli beta kadına çevirdim. "Üstünlük kavganız için zamanım yok benim. General bizi bekliyor. Ve majesteleri," diyerek bana döndü. Ses tonu öyle iğneleyiciydi ki bu kadında bir betadan daha fazlası olduğunu düşündüm "Eğer bir planınız var ise bunu general ile görüşmelsiniz."
Savaş stratejisi.
Düşmanını daha yakından tanı.
Onlar benim halkım değildi. Bir grup isyancıydı ve düzene zarar veriyorlardı. Her ne kadar Arda için bu saçmalığa dayanmaya çalışsam da hiçbir zaman kabullenemeyecektim.
Biz farklıydık ve ben bir taşla iki kuş vurmanın yolunu neticede bulmuştum.
Sabırlı olursam, hem Arda'ya sahip olabilir hem de krallığımı geri alabilirdim.
***
Arda..Odamda dönüp duruyordum. İçimde garip bir huzursuzluk vardı. Barış'a konuştuktan sonra daha iyi hissetmiştim oysaki, şimdi bu huzursuzluk nedeni bilmiyordum.
Pencereleri bir kez daha kontrol ettim. Oda sarayın arka tarafındaki kulelerden birinde olmalıydı ki işime yarar hiçbir şey göremiyordum. Sadece çalılık ve bir kaç gözcü kulesi. Duvarların dışı bile görünmüyordu.
Oflayıp perdeyi kapattım.
Yatağıma doğru ilerlerken aslında huzursuzluğun nedenlerinin o kadar da bilinmez olmadığını düşünmeye başlamıştım. Sorun şöyleydi ki, kendimi berbat hissediyordum.
Öyle paranoyak olmuştum ki her şeyden şüphe duyduğumdan en yakın arkadaşımın, çocukluğumu beraber geçirdiğim can dostumun kendi elleriyle bana sunduğu yemeği yerken tereddüt etmiştim. Onu da sofraya davet etmiş emin olmak istemiştim.
Gerçekten ne zaman bu kadar kötü olmuştum ki ben..
Şimdi ise her şeyin yolunda olup olmadığından emin olamıyordum. Sanki, onda bir tuhaflık var gibiydi. Anlayamıyordum ve.. Bu beni deli ediyordu.
Ama.. Sadece kendimi düşünemedim artık. Korumam gereken bir bebek taşıyordum. Aslında öyle büyük bir sorumluluktu ki düşündükçe altında ezilecek gibi oluyordum.
Bunca düşmanın arasında sadece bu minik şey ve ben yapayalnızdık. Kuzey'e ihtiyaç duyuyordum istemsizce. Ve burda olmadığı her saniye daha da huzurusuzluk demekti.
Güney'in tepkisizliği, kraliçenin sessizliği, aslında hayatım boyunca duymadığım derecede korku duymama sebebiyet veriyordu.
Düşüncelerime kapılmış saçlarımı parmaklarımla yoluyorken aniden kapım açıldı. Elinde büyükçe, güzel paketlenmiş kırmızı bir kutu ile Güney içeri girdiğinde gerildim yeniden. Son yaşadığımızdan sonra onunla başbaşa kalmak istemsiz tepkilere yol açıyordu bedenimde.
Yine de belli etmeden korkumu gizleyerek baktım gözlerine ters ters.
"Sana," dedi elindeki göstererek. Kapıya takılmak üzere olan pelerinini son anda kurtarıp yeniden bana döndü ve postallarıyla zarif tıkırtılar çıkararak yatağa yaklaştı.
Elimde olsa geriye kaçacaktım ama kıpırdamadım.
Kutuyu hemen yanıma bırakıp başındaki süslü tacı bir kez düzelterek doğruldu ve şeytani gözlerini gözlerime çevirdi. Eğer, onun nasıl bir şeytan olduğunu unutabilseydim bu masum gözlere kanabilirdim yeniden.
Neyseki onun babasını gözünü kırpmadan öldürebilecek kadar cani, öz abisini hapis edip yine vahşice katletmeye hazır bir deli olduğunun farkındaydım.
"Ne bu?" dedim dümdüz bir sesle.
Gülümsedi. Kibar gülümsemesi içindeki katili çok güzel gizliyordu, tebrik etmek istedim fakat sustum. Boş bakışlarla ifadelerimi saklayarak cevap vermesini bekledim.
"Açsana," dedi. "Bir hediye."
Kutuya yan gözle bakıp elimin tersiyle yataktan aşağı itmeye hazırlandım fakat ani bir refleksle yakalayıp düşmesine engel oldu.
"İstemiyorum." dedim elimi çekip.
Yüzü kısa bir an kasıldı ama saliselik ifade değişimini yine gülümsemesinin ardına sakladı. Bakışlarını benden çekip zoraki bir tavırla uzanarak paketi açmaya koyuldu. İlgisizdim. Ne olduğuna dahi bakmadım ama içindekini çıkarıp gözlerimin önüne tuttuğunda bunun oldukça şık, beyaz ve genellikle kırmızı ağırlıklı bir takım olduğunu gördüm.
Gözlerim yeniden gözlerini bulduğunda "Bu akşam için bu giymelisin." dedi.
Ürperdim. Bu süslü şeyi giymemin ne manası olabilirdi?
"Eğer istediğim gibi davranırsan, ben de senin istediğin bir şeyi yaparım." diye ekledi sakince. "Tabii makul şartlarda."
İstediği.. Gibi davranmak mı?
"Hatta, bileklerindeki o kelepçeleri çıkarmana izin bile verebilirim."
Bunlardan kurtulursam neler yapabileceğimi çok iyi bilmesine rağmen kozunu büyük oynuyordu. O halde benden istediği şey tahminlerimden daha büyük olmalıydı.
***
Sizce ne isteyecek yine bu Güney acaba :'/
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gümüş Kraliçe - Omegaverse
Teen Fiction... [TAMAMLANDI] OMEGAVERSE ve fanmade kitabıdır. Yattığım yerde kıpırdanıp yavaşça gözlerimi araladım. Ve ilk gördüğüm şeyin Kuzey'in kuzgun karası saçları olmasını beklemiyordum. Gözlerim anında yuvalarından fırlayacak gibi açıldığında dün yaşad...